23 Ocak 2011 Pazar

Beşiktaş'ta Olan Biten


Gündemde Beşiktaş adına o kadar çok malzeme var ki hepsi için ayrı ayrı post atmaya kalkacak olsak tam mesaimizi buraya vermemiz gerekecek. O yüzden kısa kısa genel konulara değineceğiz..

En önemli malzeme konusu elbette 17 de 17 muhabbeti, Beşiktaş taraftarının en çok istediği şeylerin başında geliyor bu durum fakat diğer takımı destekleyenlerin kendi takımlarının sıkıntısını unutup Beşiktaş üzerinden atıp tutmaları çok yakışık almıyor. Zaten olası bir tökezlemede tekmeyi daha sağlam vurabilmek için bu şişirmeler..Bırakın biz düşünelim takımımızın yapabileceklerini..

Portekizliler geldiğinden beri yapılan yorumlar ligimize daha önce bu tür oyuncuların transfer edildiği hatta en son örneğin Galatasaray olduğu ve tüm bunların sonucunda Beşiktaş'ın bu transferlerinin çok abartılmaması yönünde.. Şimdi bu söylentileri neresinden tutsanız elinizde kalıyor, öncelikle şuan Beşiktaş'ın kadrosuna yakın bir kadro tarih boyunca ligimizde kurulmadı, en yakın kalitedeki kadro Galatasaray'ın Hagi'li, Popescu'lu kadrosudur ki bunun nedeni yerlilerin kalitesidir.. Geçen yıl ki Jo, Giovanni, Keita, Kewell, Baros'lu kadroyu Beşiktaş'ın kadrosuyla karşılaştıran zihniyet ile zaten futbolu tartışmak bizi hiç bir yere götürmez, verebileceğim en ufak örnek, Galatasaray'ın o yabancılarının yarısı hala kadroda fakat yıllardır revirden bir türlü çıkamamaları olayı en net şekilde gözler önüne seriyor. Futbolcuların kariyeri karşılaştırmalarına hiç girmiyorum bile..

Eğer yaptığın transferlerle övünüyorsan, 'aynı transferleri Galatasaray'da yaptı bak şimdi bir hallerine', eğer biraz daha ağır başlı, durun takımı önce bi görelim diyorsanız ' bu takım çok güçlü çok rahat 17 de 17 yapmalı' oluyor, bir an önce karar
verseniz..

Geçen gün Rıdvan Dilmen Yüzde yüz futbolda Yıldırım Demirören'e ''Başkan isteyince böyle takım kurulabiliyormuş'' gibisinden laflar etti, araya Güntekin girip Schuster'in transferlerde önemli rol oynadığını söyleyince Rıdvan olay parada bitiyor minvalinde konuşup lafı kestirip attı, oysa transferde hiç konuşulmayan Galatasaray sezon sonu sözleşmesi bitecek olan Yekta için 3.75 milyon euro, Stancu için 5 milyon euro bonservis ödeyerek Beşiktaş'tan devre arasında kat kat fazla para harcadı, hatırlayın Hürriyet biz Simao'ya 900 bin (yazıyla' dokuz yüz bin euro') euro bonservis ödeyince koca bir manşet atmış ve sezon sonu sözleşmesi bitecek olan Simao için boşu boşuna paraları harcıyorlar bağlamında saçma sapan şeyler yazmıştı, bugün Galatasaray transferlerinin ekonomik anlamda tartışılması bile gündemde değil ki sezon sonunda orada Hagi ve yönetimin olması herkese göre süpriz olur fakat hala transferler ardı arkasına hava limanına inmeye devam ediyor..

Resmi sitemizde geçen gün yanılmıyorsam son 6 ayda en çok haberi çıkan, okunan, araştırılan takım olmayı 'başardığımız' haberi vardı, haberde 'lider Trabzon Sporun' dördüncü olduğunu vurgulamayı da unutmamıştık. Son yıllarda Beşiktaş'ın başına geçen iki Başkanın da ortak hedefi Beşiktaş'ı arka sayfalardan 1. sayfaya geçirmek oldu.. Bir nevi gurur duyduğumuz övündüğümüz mağrurluktan, mütevazilikten soyutlanmaya çalışılıyoruz, diğer rakiplerimiz gibi gazetelerin, medyanın şampiyonu olma amacı içerisindeyiz, en çok bizim haberimiz çıkarsa, biz konuşulursak diğerlerinden bir adım önde olacağımızı düşünen bir başkanımız mevcut, ama bizim Beşiktaşımız hiç bir zaman öyle olmadı ki, olamadı demiyorum, olmadı, tercihini hiç bir zaman popüler olmaktan yana kullanmadı.. Şampiyon olduğu akşam söz verdiği için canlı televizyon programına çıkmayıp, radyo programında şampiyonluk öyküsünü anlatmayı tercih eden bir başkandan bu döneme geçiş yaptık.. Bu konu uzadıkça uzar, konuyu arada geçiştirecek de değilim, uygun bir ara bu değişimi tek başına ele alacağız o yüzden şimdi fazla uzatmayalım..

Devre arasında yaptığımız transferlerden sonra hukuk danışmanımız transfer ettiğimiz 3 yabancı oyuncunun da Avrupa liginde oynayabileceğini deklare etmişti, o günlerde biz de bunun mümkün olmayacağını söylemiştik, gelinen nokta bizi haklı çıkardı ki keşke biz yanılsaydık... Ama sorun şurada ki bu kadar basit kuralları bile bilmeyen 'hukuk danışmanımız' mevcut ve hiç bir bilgisi olmadan topluma yalan yanlış demeç vermekten geri kalmıyor, basit bir taraftarın bile bilebileceği konuda bilgisi yok ve bu adam 'Avrupa'nın yıldızı' olma hedefini koymuş kulübümüzün yöneticisi...

Medyada eskisinde çok daha fazla yer aldığımız gerçek fakat bunun takım adına avantaj olup olmadığı tartışılır, medya ile ilişkileri çok da mükemmel olmayan bir Hocamız var, Schuster'in düşündüğünü söylemesi taraftarın özlediği ve istediği bir şey, Mourinho'nun takımdaki baskıyı azaltmak için sivri demeçler verdiğini biliyoruz, belki de Schuster'de bu yolda Türkiye'de ilk olacaktır. Fakat bu yine de takıma pozitif yönde etki yapmayabilir, eğer dünya çapında bir takım olma hedefiniz var ise ve medya anlamında dünyanın en zor ülkelerinden birisinde yaşıyorsanız ve bütün medyanın dikkati sizin üzerinizdeyse medya ile ilişkileri sağlayacak bir profesyonele ihtiyacınız olduğu gerçeği var.. Bu anlamda Türkiye'de bir ilke imza atabilir ve işlevsellik anlamında rakiplerimize karşı çok büyük avantaj sağlayabiliriz.

Hiç yorum yok: