Aslında formadan başka şeylerin de değiştiği bir takım vardı bugün sahada, geçen hafta da belirttiğimiz gibi Tabata ve Holoko'nun yerine Simao ve Almedia'nın takımda varoluşları takım adına daha fazla beklenti içine sokuyordu bizleri. Kadro çoğu kişinin beklediği gibiydi, Bobo yerini Almeida'ya kaptırmış, rakibin kağıt üzerinde zayıf olması nedeniyle Ernst ile Fernandes'i klübede yan yana oturmuştu. Kara kartallar lakabına yakışır bir ilk10 dakikalık baskıyla maça başlamıştı ki taraftarın yıllardır istediği Beşiktaş buydu aslında, aynen 'Şampiyonluğu siktir et saldır Beşiktaş' tezahüratı gibi.. Kağıt üzerindeki isimler sah
aya da ağırlığını koyunca Beşiktaş için kolay bir maç olacağı belliydi.
Bir korner vuruşunda yılların alışkanlığı olsa gerek Guti topu ön direğe kesti Nobre topa kafasının arkasıyla vurdu ki futbol okullarında bu tür kafa vuruşunun yanlış olduğu öğretilir! Futbolda bazen yanlışların da doğru olduğu görülür ya işte aynen öyle oldu ve top uzak direğin yan ağlarına vurdu.. Beşiktaş böylece yıllarca kabızlığını çektiği duran top özürlülüğüne dur dediğini ilan ediyordu..
Golden sonra top bir o kalede bir bu kaledeydi ki bu sadece Beşiktaş'ın oyunu hızlı oynamak istemesinden kaynaklanıyordu, topa biraz daha basıp doğru paslaşmaları yaptıktan sonra pozisyonları da bulmaya başlamıştık ki Quaresma'nın ortasında topa yükselen Nobre bu sefer 'doğru' kafa vuruşunu yapıyor ve penaltıyı kazandırıyordu, topun
başına her zamanki gibi Guti Haz. geliyor ve penaltı vuruşunu 'tavana' asıyordu. Guti bana göre Beşiktaş'a gelmiş geçmiş en yetenekli futbolcu, bunu hiç bir zaman söylemekten kaçınmam ama bana göre Beşiktaş'ın penaltıcısı Simao, Bobo dururken Guti'mi olmalı diye Schuster'in düşünmesi gerekir..
İkinci golü bulduktan sonra maçın orada bittiğini hem Beşiktaşlılar hem Bucalılar biliyordu, fakat biz atakları azaltmak yerine çoğaltmaya başlamıştık ki bana göre takımın futbol oynama isteği adına çok önemlidir bu süreç. Bir ara öyle bir kıvama gelmiştik ki Nobre ile Quaresma caza sahası içinde ver kaça giriyor bu girişim sonuçsuz kalıyor fakat top Quaresma'nın önünde kalıyor ve Q7 topu doksan diye tabir edilen yere gönderirken Bucalı defans oyuncusu topa eliyle bir güzel blokunu yapıp yüzünü acılar içerisinde tutarken ceza sahasına müthiş bir koşu yapan Simao boşta kalan topu ağlara gönderiyor ve hakemin hatasını 'örtbas' ediyordu, tabi bizim için en eğlenceli an Yunus Yıldırım'ın önce penaltıyı vermeyip sonra 'o' pozisyon için gidip yan hakemiyle görüş alışverişinde bulunması oluyordu...
İkinci yarıya 3-0 avantajla maça çıkıp tam konsantrasyonla top oynayan takım az bulunur, nitekim Beşiktaş'ta ikinci yarıya hem Schuster'in muhtemel ikazı, hem skorun verdiği rehavet ile çıktı, maçın 60. dakikasına kadar Buca'nın son çırpınışları vardı fakat ileri uçtaki kalite eksikliği zaten onları ligin dibine atmıştı..
Buca Spor gol atamayacağını anladıktan sonra doğal olarak geri çekilmeye başladı, zaten Beşiktaş'ın kanatları o dakikalarda çok etkili olmaya başlamıştı, özellikle Hilbert ve İsmail'in ani çıkışlarında çaresiz kalan Buca Spor İsmail ve Ersan'ın işbirliği yaptığı organizasyona çare bulamıyor bu iki defans oyuncusunun geliştirdiği atakta top karambollerin kralı Nobre'nin biraz gerisine düşüyor, fakat Nobre vücudunu kıvırıp topu kale çizgisinin içine itmeyi başarıyordu..
Beşiktaş'ın futbol anlamında nirvanaya ulaştığı dakikalarda Almeida topu sol çizgiden taşıyor ve vatandaşı olan Quraresma'ya topu ortalarken defansın müdahalesi sonrası topu önünde bulan Guti belki de hayatında topa vurmadığı kadar sert vuruyor ve Beşiktaş'ı yıllar sonra ligde 5 gollü galibiyete ulaştırmanın gururunu yaşıyor ve yaşatıyordu..
Öncelikle yıllardan beri Kartalın kanatları kopmuş, çökmüş, yok öyle bişey geyiğine son verilmesi önemli bir mesaj, kanatlarda artık İsmail, Hilbert, Simao ve Quaresma oynuyor ki Süper ligde son yılların en iyi kanat kombinasyonudur..
Attığımız 5 golün yanı sıra kaçırdığımız 5 net gol vardı, sanırım ben Beşiktaş'ı yıllar sonra bu kadar ''saldırgan'' gördüm.
Quaresma ilk 70 dakika boyunca ofansif anlamda müthiş katkı verdi, geçen hafta medyadaki; ayağında çok top eziyor, çalım atıyor, bireysel oynuyor eleştirilerini duymuş gibi topla her buluştuğunda topu ayağında gevelemeden efektif bölgeye oynadı, fakat Almeida oyundan çıktıktan sonra, ilk devredeki ekürisine (Bobo) hiç yardımcı olmadı.. Bobo'nun psikolojisini bilen Beşiktaş taraftarı olarak keşke biraz daha paylaşımcı olsaydı dedirtti..
Almeida'yı evet forvet olarak transfer ettik fakat takımın gol yükünü çekmesi için transfer etmedik, aynen bugün olduğu gibi rakip defansı rahatsız edip Siamo, Quaresma, Guti, Nobre gibi diğer süpriz golcülere gol pozisyonu hazırlamak ilk görevi. Sezon sonunda Nobre veya başka bir futbolcumuz Almeida'dan fazla golle ligi bitirirse şaşırmayalım.
Beşiktaş için 17 de 17 muhabbeti aldı başını gitti.. En çok aklımızı başımıza almamız gereken zaman şuandır bana göre, sonuçta dünyanın en büyük klüplerinin 17 galibiyet serisini yapamadığı ortamda kendimizi iyice afişe etmemiz gerekmez, fakat şu bir gerçek ki Beşiktaş bu ligde ki 17 takımdan daha güçlü bir kadroya sahip. Benim için sezon sonu kazanılmış Şampiyonlar ligi vizesi Şampiyonluk kadar önemli, zaten bunu hafta içinde Guti ve Quaresma dile getirdi ki, tüm Beşiktaşlılar için mantıklı bir hedef... Umarım bu haftadan sonra ki haftalarda da bu kadar efektif futbol sahaya yansıtabiliriz.
1 yorum:
HAYDİ OLİMPİYATA!
Trabzon'un sezonun ilk yarısında Olimpiyat Stadı'na hatırı sayılır bir taraftarla gelmesi olay olmuştu. Takımımızın bu hafta böyle bir taraftar desteğine ihtiyacı varken ve taraftar rekoru kırma şansını yakalamışken gelecek haftasonu İBB maçı için seferber olalım ve o stadı dolduralım derim.Herkes bu kampanyaya bir şekilde destek olursa onbinler olarak olimpiyata akarız bu haftasonu..
Yorum Gönder