18 Şubat 2011 Cuma

Kadro Sorunsalı

Sinirim biraz soğusun, sakinleşeyim dedim; maçtan hemen sonra yazmak istemedim bu yazıyı.

Maç öncesi Kartal Kokoreç'te oturmuş, maçın kritiğini yapıyoruz. Ben okuldan çıkıp gittiğim için kadroyu bilmiyorum ve arkadaşıma soruyorum. Sorduktan sonra aramızdaki diyalog:
- Hakan kalede. Hilbert, Sivok, Ferrari, İsmail. Ernst, Aurelio. Guti, Quaresma. Bobo, Nobre.
+ ?!? (Son isme kadar kafamda kadro dizilimini oturtan ben en sonunda nasıl boş baktıysam artık)
- Valla lan, ciddiyim.

O ismin kadroda olduğunu duymak zaten kafadan moralimi bozmuştu. Neyse dedik, sineye çektik. Ki o "devşirme kardeşler"den nefret ederim. Beşiktaş'ta oynuyor olmaları umurumda değil. Hiçbir şekilde bu formaya layık olmayan iki oyuncu bu arkadaşlar.

Maçta klasik Beşiktaş vardı. Kendimi bildim bileli maçını izlediğim, hiçbir kornerinde "gol olacak" diye heyecanlanmadığım; ama aleyhimizde kullanılan her kornerde "gol olacak" diye kendimi bitirdiğim bir Beşiktaş. Ki bunu istemeden de olsa ilk yarının ortasında kornerden gol yiyerek bir kez daha onayladım. Sonra yine ve yine.

İşin teknik kısmı hakkında çok fazla konuşmak istemiyorum açıkçası. Kendimi konuşacak kapasitede de görmek istemiyorum. Ancak bugün bu kadroyu kısa bir CM geçmişi olan birisine versek daha iyi bir 11 çıkaracağını da düşünüyorum.

Schuster'in ve yaptıklarının düne kadar arkasındaydım. Oynatmaya çalıştığı futbolun hala arkasındayım. Hala da Schuster'in takımdan gitmemesi gerektiğini düşünüyorum; ama... Ama bu mantaliteyle değil artık. İşe yarayacak gibi durmuyor çünkü. Schuster'in artık kendine bakma zamanı gelmiştir. Oyuncu seçimlerinde bariz hatalar yapmakta kendisi. Benim kişisel olarak sevmediğim oyuncuları oynatmasının bu düşüncemde zerre kadar etkisi yok. Sadece onun gördüğü ve bizim göremediğimiz ne var çok merak ediyorum.

Devşirme kardeşlerin birisi yüzünden Necip günden güne eriyor. Diğeri yüzünden zaten bir kişi eksik oynuyoruz. "Alman" Ernst'imizi ilk kez böyle bitkin görüyorum. Bobo'nun kafası kazan gibi, koşarken bile belli oluyor. Takım günden güne geriliyor. Önceden "gol yiyen ve gol atan" takımken şimdi "gol yiyen" takım hüviyetindeyiz. Taktik/teknikten anlamasam da bir takımda böyle keskin bir değişim varsa sorun vardır diyebilirim zannımca. Dünden sonra da bunun sebebinin artık Schuster olduğunu düşünmekteyim. Sakin kafayla düşününce de bu böyle.

Not: Schuster maçtan sonra "İstemeyen evine gitsin." demiş. Evet, kendisinin dik konuştuğunu biliyoruz, çoğu zaman arkasındayız da. Fakat Beşiktaş taraftarının evinin o stad olduğunu bilmesi, kendisi bilmiyorsa birisinin ona öğretmesi gerekiyor. Beşiktaş taraftarına bu şekilde cephe alırsa kimin evine gideceğini yaşayarak (ne kadar umrunda olur bilmiyorum) görebilir.


2 yorum:

Adsız dedi ki...

Devsirme kardesler Aurelio ile Nobre mi oluyor?

Schuster bence takimi isliklayan taraftarlara evine gistsinler dedi, biz de kendi aramizda konusuren o tip taraftarlarsan utandigimiz, takimi olumsuz yonde etkilediklerini konusuyoruz, evet oraya takimi isliklamak icin giden adam hic gitmesin..

Tabii sunu da unutmuyorum, Besiktas'ta Teknik direktor olmak icin biraz politik olmak gerekiyor, bugun Schuster sadece bu soylemi ile tepki gosterdigi taraftar tipi disindan da tepki aldi ve cok kisa sure icinde daha fazla alacak, keske takimi isliklayan taraftarlari hedef gosterip biraz daha ilimli bir seklilde elestirseyi, Schuster'in arkasindaki kuvvetli ruzgar artik terse donmeye basladi..

Bu camiada bulunup Yonetimle kavga edebilirsin, federasyonla da, futblcularla da ama taraftarla asla!

0. Tekil Şahıs dedi ki...

evet aurelio ve nobreden bahsediyorum. birisi takımı direkt, diğeri dolaylı yoldan geriye çekiyor.

şuster takımı ıslıklayanlar için "eve gidin" demiş olabilir. evet, takım ıslıklanmamalı. evet, şuster kalmalı. ıslıklamaları haklı bulmuyorum kesinlikle. ama böyle bir maçtaki hayal kırıklığından sonra böyle bir tepkiyi de kaldırabilmeli şuster.