Futbolda göz önünde olan isimler genelde Futbolcular ve Teknik Direktörler olmuştur, başarıyı onlara mal ederiz, kötü sonuçlarda fatura onlara kesilir. Futbolun hep takım oyunu olduğundan bahsederiz fakat futbolcular ve Teknik Direktör dışındaki şahıslara pek ilgi göstermeyiz, oysa bir takım için Teknik direktör ve Futbolcular ne kadar önemliyse yardımcı antrenörler, fizyoterapistler, kondisyonerler, masajcılar, tercümanlar ve malzemecilerde önemlidir. Şimdiye kadar birçok Teknik Direktörler geldi geçti ülkemizden, hemen hemen hepsinin ismini bir çırpıda sayabiliriz çalıştığı yıllarla birlikte, ama yardımcı antrenörleri sorsak ben dahil çoğumuz ancak birkaç tane sayabiliriz, benim ilk aklıma gelen Daumun yardımcısı Koch, diğeri Mustafa Hocanın yardımcısı Stefano Marrone. Genelde yabancı hocaların yanına süs olsun diye evlat kontenjanından da bir tane yerli antrenör koyarlar fakat takım içinde fazla etkin olamadıkları için isimlerini buraya taşıyıp laf kalabalıklığı yapmayacağım. Yazdığım iki yardımcı antrenörün ortak bir noktası ikisininde Kondisyonerlik anlamında ön plana çıkmaları, Daumun ve Mustafa hocanın bu isimleri yardımcı antrenör olarak seçmelerindeki neden antremanlarda kondisyon çalışmalarına fazla zaman ayırmayıp, taktik idmanlara yoğunlaşmak istemelerindendir.
Avrupadaki Teknik Direktörlere baktığımızda artık yardımcı Antrenörlerin taktik bilgisi yüksek, maç analizlerini Teknik Direktörlerine sunan, maç içinde Teknik Direktörle oyun formasyonu hakkında tartışabilen isimler seçtiklerini görüyoruz, örnek vermek gerekirse kuşkusuz bu tanıma uyan en ünlü isim bir dönem Sir Alex Ferguson'un yardımcılığını yapmış olan Queiroz'u görüyoruz, Boby Robson'un ve Van Gaal'ın Mourinhodan aynı şekilde yararlandığını biliyoruz, Rijkaard'ın Neeskens ile iletişimine hepimiz çok yakından şahit oluyoruz.
Schuster Türkiye'ye ayak bastığında yanında esmer, orta boylu, alnı kırışık, ciddi bir yüz ifadesine sahip olan birini getirdi, Adı Manuel Ruiz Perez. İşte Ruiz Perez'in Schuster'in yanında olma sebebi ona ihtiyaç duyduğunda taktik olarak fikir sunması, oyuncular hakkında rapor sunması, gerektiğinde oyuncu değişikliklerinde müdehale edebilmesidir. Maç içinde kameralar yedek klübesine çevrildiğinde genelde Ruiz elinde kağıt kalem maç hakkında notlar tutuyor, Schuster ile sahaya ciddi bakışlar eşliğinde maç hakkında fikir alışverişi yapıyor yada Schuster koltuğunda otururken O ayağa kalkıp oyuncuları yapmaları gerekenleri söylüyor. Her oyuncu değişikliğinden önce Ruiz Schuster ile muhakkak konuşuyor, Kadıköy deplasmanında İbrahim Üzülmezin sağ bek oynaması onun zekasının bir ürünüdür mesela. Peki nasıl oluyorda Schuster gibi futbolcu ve Antrenör olarak dünyáca ünlü bir isim Ruiz gibi adı sanı duyulmamış birisini dinliyor..
Manuel(Manolo) Ruiz Perez gözlerini 1962 yılında İspanyanın Cadiz'e bağlı Jerez De Frontera kasabasında açtı, Çocukluğunun geçtiği kasabanın takımı olan Xerez'in altyapısında futbla başladı ve 17 yaşında en büyük hayalini gerçekleştirerek Xerez ile profesyonel sözleşme imzaladı. 2. ligde Xerez formasıyla 3 yıl top koşturduktan sonra 1. lig takımlarından Real Zaragozaya transfer oldu, işler onun için çok iyi gitmedi Zaragozada, bir kaç kez forma şansı bulsada kendini gösteremedi ve sezon sonunda İspanyanın en büyük klüplerinden biri olan Deportivoya genç yetenek olarak transfer oldu, henüz 21 yaşında olmasına rağmen bir çok şey tecrübe edinmişti, onu küçük yaşlardan beri takip eden ve Deportivoya transfer olmasını sağlayan Deportivo'nun yardımcı antrenörü Sagarzazu'ya çok şey borçlu olduğunu biliyordu. Sezon öncesi herşey yolunda gidiyordu, Ruiz Deportivo'nun ilk 11'nde yer bulmaya başlamıştı, herşeyin yolunda gittiğini düşünürken acı haber Sagarzuza'dan geliyordu, Sagarzuza hazırlık maçına kendi özel arabasıyla giderken trafik kazası geçirmiş ve hayatını kaybetmişti, Ruiz kendi babası gibi sevdiği antrenörünü kaybetmişti, kendisini toparlaması için az bir süresi vardı çünkü sezon başlamak üzereydi. Sezon başlıyor Ruiz sık sık ilk 11'de kendisine yer buluyordu, takım içinde kendisini ispatlamak üzereyken bir antreman sırasında diz bağları kopuyordu, dönemin tıbbi müdehalesi yeterli olmuyor, Ruiz aylarca hastanelerde zaman geçirmesine rağmen dizindeki bağlar bir türlü iyileşmiyordu. 6 ay tedavi gördükten sonra artık profesyonel olarak futbol oynayamayacağı söylendi, o haberi aldıktan sonra ne yapacağını bilmiyordu, 21 yaşında futbola veda etmek zorundaydı. Tedaviden sonraki altı ayını sadece Galiçyada dinlenerek geçirdi ve futbola 3. ligde olsa dönme kararı verdi, önce 3. lig ekiplerinden UD Melilla'da 2 yıl daha sonra yine 3. lig ekiplerinden Sanluqueno'da 3 yıl çocukluk aşkı olan Futbolcu mesleğini icra etti, geçen bu zamanda diz bağları ona daha fazla izin vermiyordu, henüz 26 yaşında Futbolculuk kariyerini bitirme kararı aldı.
Futbolculuk kariyerini noktaladıktan sonra uzun süre çalışmadı, Çocukluk aşkı olan Xerez ona Futbol Şubesinde çalışmasını teklif edince hiç düşünmeden kabul etti, görevi karşılaşacakları takımların maçlarını izleyip Teknik Direktöre sunmak, futbolculara danışmanlık yapmak, kamp yapacakları tesisleri belrlemek gibi bir çok şeyi içinde barındırıyordu. Zaman zaman antremanlara katılıp Teknik Direktörlerin nasıl çalıştığını izliyordu, 1999 yılında Xerez'in Teknik Direktörü olan Candell kovulunca, yönetim bir kaç maçlığına Ruiz'in takımın başında maçlara çıkmasını istedi O'da bunu kabul etti, üç maçta 2 galibiyet alınca yönetim kalmasını istesede o bunu kabul etmedi ve kendi görevine devam etti.
Ruizin hayatı bu şekilde futbol şubesinde geçerken ufak bir mucize oluyor ve Ruiz ile aynı dönemde futbol oynamış dünyanın en önemli Futbolcularından birisi olan Schuster Xerez ile 2. ligde çalışmayı kabul ediyordu, Schuster şimdi Beşiktaş'ta Tayfur'un görevi olan yardımcı antrenörlük için Klübü yakından tanıyan birisini istiyor ve Xerez yönetimi bu isimin kim olacağını çok iyi biliyordu, Ruiz teklif edilen görevi Schuster'in karizmasınında etkisiyle kabul ediyordu ve tekrar yeşil sahanın kenarına bu sefer yardımcı antrenör olarak iniyordu. Sezon sonunda Xerez hiç beklenmedik bir şekilde La Liga için Play Off maçlarına kalıyor fakat son turda eleniyordu. İkinci sezon tekrar aynı başarıyı kazansalarda yine Play Off maçları sonunda La Ligaya terfi edemiyorlardı. Schuster Shaktar Donetsk'ten gelen teklifi kabul ediyor ve Ruizi yanında götürmek istiyordu fakat Ruiz İspanya dışına çıkmaya sıcak bakmıyordu. Schuster ile o zaman yolları ayrılsa bile geçirdikleri iki yıl içinde iyi dost olmuşlardı. Schuster Shaktarla bir sezon çalıştıktan sonra İspanya Levante başında geri dönüyor ve eski dostu bu sefer ikna ediyordu. Levante tarihinde 3. defa La Ligada mücadele ediyor ve tecrübesizliklerinin cezasını tekrar 2. lige düşerek çekiyorlardı.
Ruiz artık Schusterin ikinci adamı olmuştu ve onun kararlarında etkili oluyordu,Schuster yurtdışından gelen birçok teklife hayır demek zorunda kalıyordu, ve tarıhınde sadece bır sezon La Lıga da oynamış olan Getafe'nin teklifine evet diyordu. Lige bu sefer fırtına gibi giriyorlar ve sezon sonunda Getafenin gelmiş geçmiş en iyi derecesini yapıyorlardı 9. olarak, bunun bir tesadüf olmadığını ikinci sezon yine aynı şekilde ligi 9. bitirerek ve takıma oynattıkları müthiş hücum futboluyla ispat ediyorlardı.
Oynattıkları göze hoş gelen futbol Avrupa devlerinin de dikkatinden kaçmıyordu, Capello son sezon Real Madridi şampiyon yapsada taraftar oynanan oyundan mutlu değildi, Real gözünü Schustere çevirdi, Dünyada en zor mutlu olan taraftar kitlesinin takımına evet diyerek bir delilik yaptılar. Herkesin bildiği gibi Schuster ve Ruizin Real Madridi Barcelona'nın efsane kadrosunu Camp Nou'da alt ediyor, sezon sonu şampiyonluğu 85 puanla rekor kırarak kazanıyordu...Sonrasıda malum ''Barcelonayı yenemeyiz'' demeci ve sonrası..
Schuster Real Madrid'den ayrıldıktan sonra Teknik Direktörlük kariyerinde ilk defa iki yıllık ara veriyordu futbola, sonrasında Beşiktaş'a gelişinde özel olan şey Ruiz Perez'in yurtdışında çalışmaya ilk defa evet demesidir.
Saha kenarında duruşuyla, alnındaki derin kırışıklarıyla, sahaya bakışıyla, yüzünün ifadesiyle başından geçen bir çok şey olduğunu görebiliyorsunuz Ruiz Perez'in. Benim özelimde Ruiz Beşiktaş tarihinde iz bırakan isimlerden birisi olmayı hak ediyor, Schuster Beşiktaş'ta başarılı olsada olmasada her zaman anılacak ve hakkında konuşulacak bir isim olacaktır ve bunuda hakediyor, benim meram biraz sahne arkasında kalan isimlerinde hakettikleri ilgiyi görmesi.
Bu postta Beşiktaşın yardımcı antrenörünü biraz daha yakından tanıdık, bu şekilde biraz daha arka planda kalan Klübümüzün emekçileri hakkında yazı dizisi yapmayı düşünüyorum, umarım ilk seriyi beğenmişssinizdir.
4 yorum:
Genelde yazılmayan bir işi tabi rica ise ''görünmeyen el''leri yazmanız çok şık olmuş.Yazı dizisinin devamını merakla beliyorum.
Mukemmel calisma, bir yazida sureyya abi icin bekleriz:))
Teşekkürler kardeş , yazını çok beğendim.Devamını da bekliyoruz.
bu adam çok fena tayfuru andırıyor, ilk geldiğinde tayfurla karıştırıyordum, yani varlığından haberim yoktu; hatta tayfur tribünde haberleri çıktığında hadi be daha dün gördüm onu falan demiştim :)
Yorum Gönder