25 Kasım 2010 Perşembe

Borges'le Sohbet

-Oncelikle bizimle soylesi yapmayi kabul ettigin icin tesekkurler, bize biraz kendinden bahsedermisin?

24 yıl Türkiye'de 6,5 yıldır da Almanya'da yaşayan ve oğrencilik mesleğinde 25.yılını geride bıraktığından dolayı emekliliğini bekleyen bir insanoğluyum.
-Borges nicki nereden geliyor?
Kendi hayatımda kitapların dünyasına girmek çok önemlidir ve aslında kırılma noktasını oluşturur. Orta okul yıllarında çizgi roman okurdum sıklıkla.. Martin Mystere ise o dönem sürekli okuduğum ve hastası olduğum çizgi roman karakteriydi.. Tam bu zamanda 1990'lı yılların ortasında Borges'in Kum Kitabı ile karşılaştım ve Borges ile bir benzerlik vardı ki inanılmaz.. Kitap değil sadece Borges okudum uzunca bir dönem.. Sonrasında beni o dünyaya sokan yazardır. Açıkca söylemek gerekirse Dostoyevski, Oğuz Atay ve Felsefe ile beraber farklı bir yola girsem de Borges çok özel kaldı. Ona dair ne varsa benimmiş gibi sahiplenmeye devam ediyorum.. Borges'in gerçek değerini çok sonradan algılayabildim ama benim için önemi onun 20.yy'a damga vuran yazar olmasından ziyade beni o dünyaya davet edici bir dile sahip olmasıdır.

-Genel olarak Avrupadaki Gurbetci futbolcularin Turk Milli takimini secmediklerini goruyoruz bunun en buyuk nedeni nedir?

Aidiyet. 2004 yılında buraya geldiğimde fark ettim ki bir Alman aslında bir Alaman Türk'ünden bana daha yakın durabiliyor. Ana dili Almanca ve yabancı dili çat pat Türkçe olan yeni nesil gurbetçilerin kendilerini Türklerden ziyade Almanlar arasında daha rahat hissettiğini görebilirsiniz. Nuri Şahin'in de üzerinde durduğu gibi alt yaş milli takımlarda futbolcu nerede oynuyorsa orayı seçecektir zira bir diğerine aidiyet hissetmesi çok kolay olmayacak. Mehmet Ekici bu açıdan istisna olsa gelecekte secimler bu şekilde olacaktır. Erken keşfedip oyuncuyu kazandırırsanız bir ihtimal şansınız vardır belki ama toplamda artık ibre Almanya'dan yana..-
Yurtdisinda alti milyon gurbetci oldugunu dusunursek, 70 milyon nufusunun yaninda Avrupanin en genc nufusuna sahip olan Turkiyenin hala gurbetci futbolcularin pesinden kosmasi sence acizligin gostergesi degilmi?
100 milyon da olsa mutlaka o takımın bir yerde eksikliği vardır ve bunu dışarıda farklı eğitim almış oyuncularla kapatmak isteyebilirsiniz lakin 70 + 6 milyonun milli takıma yansıması nasıl olmalıdır ? Yüzde ellisi altı milyon arasından seçilmişse ciddi bir sorun var demektir. Ben defans konusunda varolan sorunu giderme ya da farklı tarzda bize yardımı dokunabilecek iki-üç oyuncunun mutlaka olması gerektiğini düşünür iken bu sayı artarsa sorun farklı yere sıçrar. Burada bu koşullar altında başarı sağlamış, burasının iyisi olmuş insanların adaletsiz bir şekilde dışarıda bırakıldığını düşünebilir, buradaki oyuncunun da turnuvalarda iki üç gol atıp çok başka bir konuma geçmesi engellemiş oluruz..

-Gelecekte cok buyuk futbolcu olur, muhakkak Milli takimimiza kazandirmaliyiz diyebilecegin Gurbetci isimler varmi?
İlkay Gündoğan'ın yıldızı uzun zamandır parlıyordu. Mehmet Ekici ise aynı şekilde.. Bu bilinen örneklerin dışında ben Mesut gibi sıradışı bir yetenek olması açısından Leverkusen'deki Burak Kaplan'ı çok beğeniyorum. Keza Taner Yalçın ile ikisi farklı kluplere gitmesi gerekir önünün açılması adına.. İlkay'ı da kadrosuna katmak isteyen Leverkusen'de çok fazla genç yetenek var.. Ama Burak üçüncü lige de gidebilir Hamburg'a gidip şampiyon da olabilir. Kariyer planlamasını iyi yaparsa ismini çok duyacağız ve şimdiden şu konumda iken üzerinde durulup milli takımda olmasını isterdim..

-Turkiye'den neden fizigi duzgun, kondisyonu saglam, kuvvetli, suratli, boyu ortalamanin ustunde futbolcular cikmiyor, Biz Tarih derslerinde Yeni Ceri Destanlari okuyarak, dinliyerek buyuduk, onlarin ne kadar dev cusseli, kuvvetli, olduklarini dinledik. Sorun genetik degilde bizmi yetistiremiyoruz, yoksa Tarih derslerinde masal mi dinledik?

Resmi Tarihin eleştirisini burada yapamayız ama fiziksel açıdan Türkler uzun boylu olarak bilinmiyor burada. Asyalılar gibi Avrupa Futboluna yetersiz kalacak bir fiziksel eksiklik de söz konusu değil, mental eksiklik asıl sorun gibi gelir bana. Ama nasıl bir oyuncu istiyorsanız ona göre bir eğitim gerçekleştirip bir yere kadar elde edebilirsiniz lakin biz de biraz her şey tesadüfe bırakılmış gibi.. Ne çıkarsa bahtımıza. Ola gelen yapıya şekil veremiyoruz daha çok.

-Turkiye Futbol federasyonu baskani olsan yapacagin ilk 3 sey ne olurdu?

Türkiye'nin her yerine okullar açardım. Onlarca, yüzlerce gözden kaçan yeteneğin peşine düşerdim. Almanya'da bunu fedarasyon gerçekleştirdi ve çok kısa sürede sonuç aldı. Ben bizde daha fazla yetenek olduğunu düşünürüm. İkincisi Bank Asya Ligini de yayın ihalesinde Süper Lig ile beraber pazarlardım ve hatta ikinci ligi de Milli takım ve Kupa maçlarıyla beraber.. Kurumlar kar amaçlıdır ama onları da zorlayabilirsiniz ülke futboluna katkı için. Üçüncüsü de 15-21 arası kadroda bu ülkede minumum 3 yıl herhangi bir takımın altyapısında yetişmiş sekiz oyuncu bulundurma kuralı getirir bunların yarısını da kendi klubunun alt yapısından çıkmış olması gerekir diye zorlayıcı olurdum.. Bunları yapardım kesinlikle..

-Sence Hiddink bizim icin dogru Antrenormu?
Daha iyisi yok. Yabancı'nın en iyisi Hiddink'tir Eğer bu size çare olmuyorsa o zaman yerlilere doğru geçiş yapardım. Yalnız Hiddink eleştirilemez bir kariyere sahip..

-A Milli takim kadrosunda Arda, Nuri, Necip, Cenk, Mevlut, Sercan, Volkan Sen, Serdar Kesimal, Ismail Koybasi gibi genclerin iskeletini olusturdugu milli takimin zamani gelmedimi?

Hiddink bunu gerçekleştirebilirdi lakin ilk etapta büyük çaplı değişim önemli maçların kaybı anlamına da gelebilirdi. Şimdi zaman var ve bu takım yoldadır.. zamanı da gelmiştir.
-Sence Hamit Altitop'a Tuk toplumu olarak gereken ilgiyi gosterdikmi?
Evet. Hamit'in şikayet etme hakkı yoktur. Nuri gibi de değil o Türk Milli takım artısı ile Bayern'e geçiş yapabilmiş ve Bayern'de formayı dahi yer yer Milli takımda oynadığı futbol sonrası da aldığı olmuştur. Burada her iki kesim de sürekli kazanmış ve birisinin diğerinden şikayet etmeye hakkı yoktur. Güzel bir birliktelik olmuştur..

-Almanya ile Turkiye Futbolunu karsilastirdiginda en cok goze carpan farklar nelerdir?

Freiburg, Mainz gibi mütevazi takımların düşmemeye oynarken dahi rakibi oynatmayarak değil oynayarak yenmek istemeleridir. Bu felsefe farklılığı ekonomiye bağlu koşullardan sonra göze çarpan en önemli farktır.
-Sen Avrupada yasayan bir Turk olarak ulkemizdeki futbolu disardan nasil goruyorsun, sence izlenecek kadar cazipmi?
Çok izlenesi değil. 3 büyükler gerileme döneminde olsa dahi çok konuda olması gereken yere ulaşmışlardır. Mesele diğer takımların kimliğini bulabilmesidir. Bursa'lar, Kayseri'ler, Antep'ler geliştikçe cazibesi artacaktır ve elbette zeminler, stadyumlarla beraber..

-Nuri ile Podolski arasinda gecenleri nasil degerlendiriyorsun?

Daha çok Podolski'nin hafta içi verdiği röportaj sonrası gergin bir maça çıkıp saçmalamasıdır. Maç sonu dışarıda Nuri'yi bekleyip özür dilemiş, Nuri de olayı hemen unutturmuştur. Başka bir oyuncu olsa neyse de Podolski öyle bir adam değildir lakin yaptığı da saçmalıktır.
-Bir Alman takimi bir kez daha ne zaman sampiyonlar ligini alir?
Her an ve her zaman Bayern München bunu gerçekleştirebilir ve fakat ben beş yıl içerisinde Dortmund'un bunu başaracağına inanıyorum.

-Bayern Munich'mi? St. Pauli'mi?

Tartışmasız St.Pauli..

-Nuri'mi? Mesut'mu?

Mesut'un yeteneği daha bulunmaz, daha özel.. Nuri'yi ise milli takım seçiminden bağımsız karakter olarak daha çok severim ben. Mesut'u 17 yaşından bu yana takip ettiğimden ayrı bir bağ kurulsa da Nuri biraz daha başka sanırım. Şu iyi açıklar: Nuri beni, Mesut kardeşimi temsil ediyor.

-Taner Yalcin yeni Mehmet Scholl yada Mesut olabilirmi?

Taner Yalçın'ın oyuncu olarak karşılığı Ballack'tır. Muhteşem bir fizik ve defansif orta sahadan gol ata ata ofansif orta saha olmuş, diğer bütün gurbetçilerden farklı bir görüntüsü var. Ama işte Mesut'un Bremen'e geçişi gibi onu varedecek bir klube gitmesi gerekir. Köln uzun zamandan bu yana çok kötü.. Takım değiştirmesi şart her ne kadar kendisi fanatik bir köln taraftarı olsa da..

-Turkiye'nin tartismasiz bir numarali sporu Futbol,Futbolu ulkemizde herkes biliyor, konusuyor, 24 saat tartisiyor, ama cok daha az ilgi goren Basketbolda cok daha basariliyiz, bu carpikligin nedeni nedir?

Biz futbolu değil başka bir şeyi seviyoruz. Futbolun kendisi bu kadar ilgi çekmez zaten. Biz Hiddink'in nasıl bir oyun anlayışına sahip olduğunu ve ülke futboluna neyi oynatmak istediğini değil daha magazinel daha anlaşılır bulduğumuz Maaşını, buraya gelip gelmediğini konuşmayı seviyoruz.. Futboldan başka bir şey yaratıyoruz ve elbette bu futbolculara olumsuz koşullar yaratılması anlamını taşıdığı için bunlardan mahrum kalan Basketbol çok daha fazla alt yapı, tesis istese de daha başarılı olabiliyor. Bu kadar ilgi duysak da futbola potansiyelimizin çok çok altında oyuncu yetiştirmeyi neyle açıklayabiiliriz ki ? Aynı şekilde Basketbol'da çok daha fazla eksik olsa da çok yerde olmayan bir spor dalının bu başarısı ? Kahvehanelerde maç seyretmek için çırpınan adamın aslında o maçı seyretmeyi mi yoksa maç içerisindeki oyuna iyi-kötü yorum getiren insanlarla yaptığı muhabbeti mi sevdiğinin belirsiz oluşu gibi.. Futbolu seven ülkenin 20 milyonluk şehrinde 20 bin ortalama taraftar maçı izlemeye gidemiyorsa oturup düşünmek gerekir: İlgi futbolu kendisine midir diye..

-Turkiye'den yetisip Avrupada oynayabilen oyuncu sayimiz bir elin parmaklarini gecmiyor, en carpici ornek Turkiye'nin yildizi olarak gonderdigimiz Tuncay Stoke City'de 18 kisilik kadroya giremiyor, sence burada buyuk sorun yokmu?

Eren Derdiyok bence güzel bir örnektir eksikliğin görülmesi adına. Eren'i Man City başta olmak üzere pek çok büyük premiere klupleri transfer etmek istedi. O kariyeri açısından sudan çıkmış balığa dönmemek için önce Leverkusen'e geçiş yapmayı uygun gördü. Keza Mesut onca teklifin olduğu yerde kendisi için en iyi seçeneğin bremen olduğunun farkındaydı. Kariyer Planlaması yapılmıyor, ülkenin takımlarının kendisine kabaca başarılarına bakıp teknik adam seçmesi gibi oyuncu da gelen bir teklifi uygun olsun olmasın hemen değerlendirmek istiyor ki aşağı bir lig, takım da istemiyor. Üç büyüklerin koşulları öyle ki Gladbach'a gitmez ve o geçişi yapabilecek eğitime, mental olgunluğa da sahip değilken.. olağan bir durum.Tugay ve Nihat mı başarılı, peki nasıl olmuş bu ? Glasgow ya da Sociedad.. Burada bir süre öğrendiler, farklılığı kavrayıp Tugay dahi sonrasında başarılı olabilmiştir. Bu geçiş hele ki günümüz futbolunda artık Türk futbolcular için zorunludur.

-Neden Bundesliga? Mesela niye deutsch liga degil? Yani ismi nereden geliyor?

Bundes'in anlamı Fedaral.. Her şey böyleydi aslında. Bundes - Land.. Bundes-Bank gibi.. Lig de haliyle Bundes-Liga.!

-Dolayli olarak Bayern'in gecen seneki performansi bir sans eserimi?

Yoksa planlanan birsey miydi?Bayern her sene her kupada zirveye oynar. Ama bu başarısı Klinsmann dönemi sonrası lige kötü başlayan Bayern için dahi sürpriz idi.. Şans değil tamamen Van Gaal müdahalesi ve Bayern gücünün karışımının sonucudur.

-Turk Spor medyasini nasil buluyorsun?
Kar amaçlı kurumları bir yere kadar eleştirebiliyoruz aslında. Yalnız kar amacı güder iken yalandan Türk Futbolunu geliştirmek için çok endişeliylermiş görüntüsünü vermesi midemi bulandırıyor. Ben artık basını değil onu kontrol edemeyen, onu yönlendiremeyen üst yapıyı daha çok tuhaf buluyorum.Bunun dışında spor kanalları açılıyor, gençlere geçmişe göre daha fazla imkan tanıyorlar veher şeye rağmen internetin de katkısıyla halkı algılayıp daha iyiye doğru sürüklendiğini düşünüyorum.

-Sence Spor yazarlari ile yeni kusak izleyici, okuyucu arasinda kusak catismasi yokmu?

Vardır belki ama ülkede yaşayan bizim gibi okurlarla internetten dahi haberi olmayan milyonlarca insan arasında da fark var. Yeni nesil biraz daha kalabalıklaşınca kendilerini yenileyemeyen eski kuşağın tasiyesi gerçekleşecektir.
-Spor Basininda yeni kalemlerin yer almasi, taze beyinlerin onu acilmasi durumunda Turk Futboluna yansimasi nasil olur?
Bu bence Türk futbolunun gelişimi konusunda yer alması gereken üç ana başlıktan birisidir. Öyle ki kendi blogumda 2-3 bin arası okura sunduğum bilgiler sonrası değişimi gördüm ve çokca kendileri de anlattılar.. Bakın bir blog, 3 bin kişi. Basın çok daha nitelikli olsa 3bin değil 3 milyon değişir, farklı bakar ve dahası bu insanlar taraftarı olduğu klupleri daha doğru bir şekilde yeniden yapılandırırlar..

-Sence Schuster tipik bir Alman Teknik Direktormu yoksa Ispanyada gecirdigi uzun yillar sonunda evrim gecirmis yari Alman yari Ispanyol bir futbol zekasimi var?

Almanlığını alamazsınız elinden ama hem teknik adam hem de teknik direktör olarak Almanya'da başlayıp uzun yıllar İspanya'da yaşamış bir adamın tecrübesinin hemen hepsi İspanya'dan oluşuyorsa teknik adamlığına 'ispanyol' dahi diyebilirsiniz.. Tam anlamıyla bir karışım.

-Hilbert Besiktasin sagbeki oldu, hayati boyunca bu bolgede cok az oynamasina ragmen Bizim yerli orjinal sagbeklerden pozisyon bilgisi, defansif sezgileri, yer tututsu cok daha ust duzey, bunu nasil degerlendiriyorsun?

Hilbert ortalama bir sağ beke göre pozisyon bilgisi zayıf. Defansı da keza çok koşturmasının ve mücadelesinin yanında 'kusurlu'dur. Bunun yanı sıra ofansif bir bek olarak pek çoğundan çok çok daha iyi. Ben onun açık pozisyonunda neler yaptığını hala hatırlıyorum ve bu formuna kavuşturulmazsa ortalama bir bek olarak anlamsız bir transfer olabilir. Sadece Beşiktaş, tam kadro olduğu her maçta olduğu gibi önde basar ve oynarsa Hilbert bek olarak ideal bir isim olur ve fakat bu felsefenin dışına çıkıldığında ise gereksiz bir yabancı transferi olarak algılanabilir.

-Besiktas seni bugun scout olarak ise alsa ve 3 tane butceyi bozmamak sartiyla transfer istese onerecegin isimler kimler olurdu?
Ben 3 değil 30 futbolcu sayarım ama Beşiktaş'a göre ve bütçe dersek.. Mainz'İn sol beki var. Christian Fuchs.. 24 yaşında ve inanılmaz.. Savunma ve hücum.. Çok çok güzel. Elbette çok ama çok saygı duyduğum İbrahim Üzülmez'in gidişi sonrası olabilir. Sonra yine aynı takımdan(bütçeye uygundur) Sami Allagui.. Golcü, presci, kafacı ve yine aynı yaşta.. Uyum sorunu da yaşamaz bunlar.. Son olarak Querasma'yı tamamlaması adına ikinci ligimde memleketimin takımı Augsburg'dan İbrahima Traore.. Stuttgart ilgileniyormuş haberini okudum bugün ama solda Querasma sağda Traore.. off off, heyecanlandım birden sanki bunlar gerçeklemişcesine..

-Spor Toto Super Ligde favorin kim?

An itibari ile Trabzonspor ve sürpriz de Fenerbahçe.

-Uzulmez almanyada oynasaydi hangi takimda olurdu?

Werder Bremen. Oranın kaptanı olur ve 40'a kadar da oynardı. Karakter olarak da orası.

-Besiktas'ta biz suan en cok Ernst'i seviyoruz, sonra Schuster, sonra Fink ve Hilbert geliyor. Bu bekledigin bir tablo muydu?

Ernst'i bekliyordum. Beşiktaş'a değil nereye giderse gitsin bölgesinin hakkını 'ama' sız veren bir adamdır ve büyük klup oyuncusu büyük de yetenektir. Schuster aslında her anlamda çok uygun, uzun uzun da işledim bunu. Sadece önemli ayrıntısı klubü ile yer yer duygusal bağ kurmaktan uzaktır. Bir gün Fenerbahçe ya da GS'a da gidebilir, karakteri gereği.. Fink burada da orada da sıradan oyuncudur ama oturmuş bir kadronun da kemiğidir yani.. Oturmadı orada.. Hilbert'i ise ya çok sevecekler ya da nefret, ortası yok diye tahmin ettim futbol karakterinden dolayı.. İlginç bir şekilde ortada duruyor.. GS'ın Sabri algısına benzetirim..


-Super ligdeki 3 buyukleri Almanya'daki benzerleri ile eslestirmek gerekse hangileri olurdu?

Kime Bayern'i versem haksızlık olur ama onun dışında birbirlerine yakın duranlardan seçersem.. Bremen Beşiktaş olurdu. Aslında St.Pauli daha uygun ve St.Pauliler sizden habersiz sizi kardeş klup seçmişler bile. Yalnız büyük ve başarı açısından Bremen Beşiktaş'a benzer.. Galatasaray Schalke, Fenerbahçe de Dortmund. Trabzonspor ise Hamburg..

-Bize tavsiye edebilecegin bir futbol kitabi?

Eğer Türkçesi çıkarsa lütfen Van Gaal'in " Biographie & Vision ".. Kaçırılmamalıdır bu eser.

-Kendini 5 yil sonra nerede goruyorsun?

Yazarlık ya da yorumculuk açısından soruyorsanız aynen bugün olduğum yerde. Diğer açıdan bir şirket kurup yazarlığın ya da yorumculuğun olmadığı ama futbolun da içerisinde olduğu bir işin hazırlık aşamasındayız. Ocak ayında her şey istediğimiz gibi giderse kendimi Arjantin'de Borges Sokağı gezmesinden sonra Boca - River maçını canlı canlı izlerken görmek istiyorum mümkünse eğer;)
Borges'e bu keyifli sohbet icin Sonkartallar adina tesekkur ediyoruz

7 yorum:

Yaz Helvası dedi ki...

Çok güzel bir söyleşi olmuş, elinize sağlık; ama St. Pauli'liler bizi ne ara kardeş kulüp seçmiş anlamadım. Bu pazar günü St. Pauli'nin stadyumunda Beşiktaş atkısı açtım, etraftakiler "ne oluyor, o da nesi?" gibisinden bakışlar attılar, kimsenin Beşiktaş'ı tanıdığı yoktu. Yine de vardır Borges'in bir bildiği diyelim. İlgili fotoğraf için:

http://bonlibero.blogspot.com/2010/11/st-pauli-1-1-wolfsburg-forza-st-pauli.html

Borges dedi ki...

Yaz Helvası: Söyle ki kale arkası grubundan arkadaşlar her ülkeden bir takımı kendilerine yakın ya da kardeş klup seciyorlar. Celtic kadar resmiyete dökmeseler de Türkiye'den Beşiktaş diye devam eden bir muhabbetin sonucudur buraya aktarılan..

Yaz Helvası dedi ki...

Borges: Ben konuyu senin bloga taşıyacaktım; ama sen benden hızlı davranıp buraya da yetişmişsin hocam, helal olsun. Memlekete döndüğümde bir çarşı atkısı alıp ikinci denemeyi o atkıyla yapmayı düşünüyorum, malum A'dan dolayı daha sempatik görünürüz herhalde kendilerine.

matiasemilio dedi ki...

'ama'sız bi röportaj olmuş :) tek solukta okudum..
*soru kimden geldi bilmiyorum da,yeniçeri lafı geçmiş bi soruda..yanlış anlaşılmasın da yeniçeriler zaten Türk değillerdi,devşirmelerden oluşuyorlardı..yani demem o ki fiziki yeterliliğe sahip oyuncu sıkıntısı söz konusu iken yeniçerileri örnek göstermek yanlış olur yani ;)

Unknown dedi ki...

Matiasemilio
Soruyu ben sordum, aslinda sohbet ortaminda olsa bu konuyu cok daha detayli bir sekilde acabilirdim fakat yazili bir sohbet oldugu icin soruyu kestirmeden sordum.
O yenicerilerin torunlarindan birisiyim ben, dedemler ve ailesi makedonya ve bulgaristan goc eden pomaklar. Ve benim ailem genetik olarak hepsi cam yarmasi gibi ben dahil, Trakyaya gittiginizde beyaz tenli, mavi gozlu, selvi boylu kizlar gorursunuz bir de onlarin abileri vardir onlarda sert bakisli iri yari fazla turklere benzemeyen tipleri, sari sacli mavi gozlu yada beyaz tenli, kavak agaci gibi adamlardir, ama konusmaya basladiklari anda o sivesiyle sizi gulme krizine sokarlar, benim cok akrabam var oyle.. Hep Anadolu futbolunun sorunlarindan bahsedilir fakat Trakyadaki o genetik olarak spora yatkin adamlari kimse sallamaz, bugun Edirne, Kirklareli, Tekirdag, Canakkale, Bandirma, Yalova gibi sehirlerde futbol yerlerde surunuyor ama kimsenin umrunda degil, Bu genleri orjinal turklerden farkli ve guclu olan adamlari biz ya alkolik olmaya ya da ciftci olmaya davet ediyoruz yillardir, kotu mu olurdu federasyon Trakya spor diye bir klup kurmaya tesvik etse bu illeri, o sehirlerin dort bir yanina futbol okullari kursa, hatta jimnastik, atletizm gibi amator sporlar icin subeler kurulsa...

Anliycaginiz bu konu cok farkli bir konu, uzun uzun degerlendirmek gerekiyor, ben soruyu biraz daha acmak istedim burada umarim doyurucu olmustur.

Unknown dedi ki...

Ben tarih hakkinda merakli bir insanim, ozellikle konu kendi ailem olunca bu konuyu baya bir arastirdim hatta hala arastiririm.. Yenicerilerin ozellikle dogu avrupa ulklerinden toplandigi gercegi var ve bunun tek nedeni o ulkelerdeki slavik irkin diger irklara gore cok daha guclu ve dayanikli oldugu.

Ve bu yeniceri olayi bittikten sonra o yenicerilerin bazilari olduruldu fakat cogunlugu yani onlarin aileleri osmanlinin cokusuyle trakyaya ve civar sehirlere goc etti. Tabi simdi biz o irka ya sopar diyoruz, ya muhacir yada pomak vs.. Ama bu adamlarin Slavik irki genlerinden geldigi gerceginide goz ardi etmemek lazim..

matiasemilio dedi ki...

haklısın abi,zira ben de muhacir torunuyum da hani bir an ters geldi ve dile getirdim işte..