21 Eylül 2010 Salı

İyi Futbol İyi Oyuncular

Sıkça duyduğumuz sözdür ''iyi futbol iyi oyuncularla oynanır''. Biz Beşiktaşlılar olarak bu sözdeki ''iyi oyunculara'' pek aşina olan bir taraftar topluluğu değiliz, özellikle 100. yıldan sonraki süreçte, genelde mücadele eden, savaşan, pres yapan kimliğimizle ön plana çıktık son yıllarda.

Mustafa Denizli döneminde olan Şampiyonluğumuz takım savunmamızla kazandığımız şampiyonluktur. O dönemdeki kadroda en büyük yıldız olarak gösterilen Delgado'nun bu sezon başında başına neler geldiği çok net bir şekilde akıllarda. Delgado sakatlandıktan sonra takımın lideri olan Tello bu sezon ilk gönderilen isimler arasında, bundan sadece 2 yıl önce takımın Bobo'yla en büyük gol silahı olan Holosko yedek klübesine demir atmış durumda. Bu saydığım isimler bize çok anlamlı iki tane kupa kazandırdılar, zaten anlatmak istediğim savaşçı isimlerle Şampiyonluk kazanılamaz olduğu değil, bir teknik direktör olarak, savaşçı isimlerle istediğiniz kadar bir sisteminiz olsun o isimler saha içerisinde kendi sistemlerini yaratacaklardır, siz bugün Delgado'nun sabahtan akşama kadar beynini yıkasanız, ne şekilde oynayacağı hakkında taktik verseniz o yine sahaya çıkıp bildiği gibi oynayacaktır yada başka bir deyişle sizin verdiğiniz taktik onun yapabileceğinden fazla teknik gerektiriyorsa o bunu denese bile başarılı olamıyacaktır, bu yüzden kendi bildiği gibi oynamaya çalışacak ve sizin verdiğiniz taktiğin hiç bir anlamı kalmayacaktır.

Geçen seneye dönelim Kadronuzda yıldız diyebileceğiniz isimler Tabata ve Nihat, o yıldız oyuncunuz olan Tabata sezon boyunca büyük takım oyuncusu ağarlığını kadıramamış bu yükün altında ezilip kalmış. Nihat ağar sakatlıklardan çıkmış sezon başı kampı kaçırmış bir sezon boyunca sadece taraftarın tepkisini almış. Türkiye kariyerinde ortalama her sezon çift haneli gol rakamına ulaşan Nobre bir sezon boyunca bir gol gibi inanılmaz facia bir performans göstermiş. Bobo kariyer gol rekorunu ''12 gol ile kırmış''.. Serdar Özkan sadece biraz çalışkanlığı ile takımın her maç ''en göze çarpan oyuncusu'' olmuş fakat son vuruşları bir amatör oyuncu kadar olmadığı için bal yapmayan arı durumuna düşmüş. Takımınızda helal olsun dediğiniz adamlar her maçta Rüştü, Ferrari, Sivok, Ernst, Fink olmuş..

Şimdi tüm bu saydığımız isimler ışığında bir değerlendirme yapacak olursak, geçtiğimiz 2 sezon boyunca göze hoş gelen kaç maç oynadık diye sorsam bir elin parmaklarını geçmez. Son iki yılda unutulmaz galibiyetlerde aldık fakat İnönüde bile kendi yarı sahasına kapanmış on tane siyah beyazlı oyuncu bizim KaraKartallar olgumuzla hiç uyuşmuyordu, Mustafa Denizli Hayatı boyunca Hücum felsefini benimsemiş bir Teknik Direktörken neden böyle siyahla beyaz kadar bir değişim içine girmişti? Cevabı çok basit tüm yukarda ismin yazdığım isimler onun hücum futbolu felsefesini sahaya yansıtabilecek kalibrede oyuncular değildi.. Çünkü hücum futbolunda kaliteli oyunculara ihtiyaç duyarsınız, iyi futbol iyi oyuncularla oynanır...


Şimdi birde Schuster dönemine bakalım sezon başı Q7 ve Guti transferleriyle ortalığı birbirine katmış olan Beşiktaş'tan zaten beklentiler tavana vurmuş durumdaydı, sezon başı Vikingur maçıyla başlayan serüvende iyi kötü bir sistem ile oynamaya başladık bu sistem ile kalemizde pozisyonlar versekte kalecilerin formu ve birazda şansımızla çok büyük yara almadan çıktık, ama sahada oynanan oyundan kimse zevk almadığını söyleyemez, doksan dakika boyunca oyuna hükmetmeyi isteyen devamlı golü düşünen, kim oynarsa oynasın performansını iyi yönde gösterebilen bir takım izlemekten kimse şikayetçi değil. Peki nasıl olduda yıllardır defansif oynayan Beşiktaş bir anda çehre değiştirmiş sanki yıllardır aynı hücum felsefesiyle oynuyormuş gibi sahada herkesin gözlerinin pasını siliyordu? Yönetim Mustafa Denizli ile yolları ayırdıktan sonra Önce Schuster ve sonra Q7, Guti gibi üç tane birbirini tamamlayan isim transfer etmesiyle yılardır yaptıkları yanlışlardan birazda olsa ders aldıklarını gösterdiler. Bu üç isim birbirini tamamlayan puzzle gibi, herhangi birisinin yokluğunda takımda büyük bir boşluk oluşur, Schuster'in ''hücumcu takım'' oyun anlayışında oynayabilmek için bu kalibrede isimler gerekiyor, özellikle şampiyonluğa oynayan bir takımsanız alacağınız oyuncuların Şampiyonluğa alışmış, kazanmaya alışmış, büyük takımların baskısına alışmış, taraftar baskısına alışmış isimler olması gerekiyor (bkz.winner). Bugün Q7 ve Guti olmasa Schuster istediği futbolu oynatabilirmi diye soralım? Cevap çok net bir şekilde hayır. Ben bunları Kadıköyde Beşiktaş beraberlikle ayrıldıktan sonra yazıyorum, öyle çok çarpıcı bir galibiyetten sonra yazılan bir yazı değil bu, bunları yazmamdaki sebep takımdaki isimlerin hepsinin sistemi benimsemiş, oyun kültürünü benimsemiş olmaları. Bugün Necip Uysal gibi genç, tecrübesiz bir oyuncu bu takımda sırıtmıyorsa hatta ''iyi'' oynuyorsa burdaki sistemin başarısı tartışılmaz. Nobre son iki yıldır süresiz izindeyken bu sene performansını tavana vurdurması takımdaki kaliteli isimlerden dolayıdır, Tabata ikinci yarı girip maç çevirmeye başladıysa yanındaki çarkların iyi çalıştığındandır, attığı pası geri alabildiği içindir, geçen sene topla hücumda 4 kere buluşuyorsa bu sene onbeş kere buluştuğu içindir, Zapo gibi dengesiz bir stoper bu takımda sırıtmıyorsa önündeki adamların her topa anında basmasındandır, Ernst ilerlemiş yaşına rağmen şarap gibi oynaması takımın hep beraber hareket etmesindendir, Quresma Portodaki yıllarındaki gibi oynamaya başlaması Beşiktaş takımının onu oynatma çabası içinde olduğundandır, Guti bugün saha içinde sanki yıllardır takımın tek lideri gibiyse bunda onun karizması ve sistemin başarılı bir şekilde futbolculara aktarıldığından ve her futbolcunu saha içinde ne gibi görevlerinin olduğunu bilmesindenir.

Kısacası Beşiktaş bu sene çok iyi bir teknik direktöre ve oyuncu grubuna sahip, birbirini tamamlayan çarklar yerine oturmuş durumda, son maçta Kadıköyde rakibini kendi yarısahasına hapseden takım bugün Spor Toto Süper Ligde forse edemeyeceği rakip yoktur. Bu takım maçta kaybedecek elbete fakat sisteminden vazgeçmeyeceğini hepimiz biliyoruz. Çoğu zaman derler ya kaybedecekseniz böyle oynayında kaybedin, işte bende onu istiyorum kaybedecekseniz büyük takım gibi kaybedin, bu gözler son yıllarda sinen takım görmeye çok alışmıştı birazda saldıran Beşiktaş'ı izleyelim.

Hiç yorum yok: