Oncelikle uzun yillar sonra hop oturup hop kalkmadan bir Besiktas maci izledigimi soylemeliyim, ne kalemizin onunde yurekleri agizlara getiren poziyonlar verdik (Bkz. Kiev karambolu) ne sac bas yolduran goller kacirdik, hatta ben acikcasi ilk golu attiktan sonra klasik bir Besiktasli olarak poziyon ustune pozisyon vermemizi beklerken bunun tam aksine topu sakince cevirmeyi surdurup ikinci golu bulduk. Bu uzun yillardir alisik olmadigimiz birseydi, bana Lucescu'nun takimini animsattigini rahatlikla soyleyebilirim. Kontrollu, disiplini elden birakmadan sabirla oyunu tutup rakibin bir anlik boslugunda oldurucu darbeyi vurup tekrardan basa donmek gibi..
Mac oncesinde hemen hemen beklenen onbir sahadaydi, sakatlik riski devam eden Almeida'nin yerine Mustafa, ortasahada sert mucadele gececegi on goruldugunden Oguzhan yerine Veli, sozlesmeli solbek Ersan, hazirlik kampinin kipirdayan ismi Dentinho ve gerisi takimi olusturan iskelet, belki Pedro yerine Escude supriz olmus olabilir ancak ben Bilic'in Escude'nin tecrubesinden faydalanacagini ve uzun lig, kupa, avrupa maclari yogunlugunda ara ara Pedro'ya sans verecegini dusunuyorum. Pedro'nun bir proje oldugunun devamli vurgulanmasi bu sebeptendir.. Ilerleyen yillara yavas yavas hazirlanacak ve parlatilip satilacak.
Macin ozetine gelecek olursak; ilk yari dusuk tempoda gecen fakat Besiktas'in oyuna hakim oldugu bir devre izledik, Trabzon'a mactan once bir puan verseler Istanbul'a gelmeye tenezzul etmeyeceklermis goruntusu vardi. Nitekim ikinci yariyla beraber galibiyet icin vitesi bir tik yukari atan Besiktas sahadaydi. Once Mustafa-Almeida sonrasinda Dentinho-Tore degisiklikleriyle sezon basindaki cogu Besiktaslinin kafasinda kurdugu, defterlerinin arka kapagina yazdigi ideal onbire yaklasildi, sonrasinda ozellikle Tore'nin oyuna getirdigi pas kalitesi farkini hissettirmeye basladi, Besiktas Tranbzon'u ringin kosesine sikistirip once ilk olumcul yumrugunu savurdu Olcay'la, burada Atiba ve Fernandes'in dikine paslarini es gecmemek lazim. Golden sonra cogu Besiktasli geriye yaslanacagimizi dusunurken Olcay'in rakibin yari sahasinda yaptigi inatci pres sonrasi kazandigi topta Tore'nin klas goluyle rakibini nakavt eden vurusu yapiyordu, Tore'nin gol vurusu esnasinda Trabzon ceza sahasi icinde dort Besiktasli oldugunu dip not olarak gecmekte fayda var. Bu golden sonra Tranbzon'nun ciliz ataklari skoru degistirmeye yetmezken, Bilic'in mac boyunca notunu kirdigim tek hareketi olan Olcay-Toraman degisikligi geldi.. Rakibini ciddiye alip skoru korumak amacli alinmis bir karar olsa bile kenarda Necip, Muhammed, Oguzhan gibi oynadigi her mac gelisimlerine katki olacak oyuncular bulunurken Toraman gibi kariyerinin artik sonlarina gelmis bir oyuncuyu oyuna almasi icime pek sinmedi, onu da nazar boncugu yapalim bu seferlik..
Macta bireysel performanslara ve goze carpan unsurlara gelecek olursak eger ilk oncelikle Bilic'in oyun sistemine atifta bulunmak isterim. Uzun yillar sonra birileri Besiktas'a buyuk maclar kazandiracak, guc dengemizin yakin oldugu rakipler karsisinda bizi avantajli durumua gecirecek ve en onemlisi Turkiye ligine uygun ideal bir oyun sistemi insaa etmeye calisiyor. Dunku oyuna bakarak bu sezon son on yilda kazanmadigimiz kadar derbi kazanabiliriz diyebilirim cunku bu oyun anlayisi derbi maclar icin bicilmis kaftan. Turkiye-Hirvatistan play off ilk macini dusundugunuzde animsayacaginiz ilk sey baskili ve heyecanli baslayan tarafin Turkiye oldugu ve dakikalar ilerledikce oyunun kontrolunu tamamen elimize aldigimiz dakikalarda bir anda Hirvatistan'in goluyle geriye dustugumuz, sonrasina golun sokunu atlatmaya calistigimiz ve tekrardan oyuna hakim olduktan sonra ha gol bulduk ha bulacagiz derken ikinciyi yedigimiz ve sonrasinda Hirvatistan'a karsi darmadagin oldugumuzdur. Bu ayni senaryoyu Galatasaray ve Fenerbahce maclarina uyarlamak cok kolay dediginizi duyar gibiyim.. Ozellikle yapilacak "net bitirici santrafor" transferi Besiktas'i sampiyonluk yarisinda iddiali konuma sokar.. Bu sezon gectigimiz yillara nazaran cok pozisyon bulamayacagimiz bariz ortadayken ve buldugumuz pozisyonlarin altin degerinde oldugunu dusunursek Almeida gibi ne zaman ne yapacagi kestirelemeyen daha onemlisi sezon ici devamliligi yerlerde surunen bir santrafora guvenilip lige baslamak Besiktas'in koca bir sezonunu, SL'den gelecek trilyonlari cope atmakla ayni anlama gelebilir. Dunku macta ciktigi kafa topu mucadelesinden sonra yerde kaldiktan sonra sahayi sedyeyle terkedip 6 ay sahalardan uzak kalacagi soylenseydi hangimiz sasisirdi? Bu yuzden bir an once santrafor transferi halledilmeli, sol bek transferi askiya bile alinabilir sonucta solbek mevkisi yuzunden bir kac mac puan kaybedebiliriz fakat bir goclu sampiyonlugu belirleyen en buyuk unsurlarin basinda gelir..
Tekrar saha icine donecek olursak Atiba, Tolga ve Gokhan buyuk kazanim, ozellikle Gokhan ve Tolga yerli kontenjani kuralinin Turk futbolculari one cikarmasi nedeniyle cok yerinde transferler, Mc Gregor ve Holosko'nun aciklarini daha saglam adamlarla kapattik gibi gorunuyor. Umarim Tore dun aksamki performansini arttirarak surdurur ve bonservisiyle takima katilir. Tolga'nin durusu bile guven vermeye yetiyor, bir topu sektirip bir kornerde bosa cikmasina ragmen Batuhan'in vurusunda adim atmadan koseye uzamasi klasini gormemize yetti. Atiba Ernst'in ilk geldigi zamanlari animsatiyor, sahanin her yerinde, topla iyi hatta Fernandes'ten daha pratik, kararini top gelmeden veriyor ve uyguladiktan sonra tekrar bosa cikip pas opsiyonu olusturuyor, keske ortasahamizda 3 Atibamiz olsa..
Veli'de bu sezon one cikan isimlerin basinda geliyor, bir kere sahanin her yerinde onu top pesinde kosarken, rakibi rahatsiz ederken gormek mumukun, cigerleri el verdigi olcude tum kalbiyle oynuyor, ayagi cok iyi olmasa da bu sorununu basit oynayarak kapatiyor, iki yil oncesine kadar sol acik oynayan bir futbolcu icin merkez ortasahaya evrilip inanilmaz gelisme gosterdi, boyle devam ederse Gattusomuz olur.. Bu sezon taraftarla arasinda ozel bir bag olacagina inaniyorum, Besiktas taraftarlari bu tip adamlara hep baska bakmistir, bu sezon yerli oyuncu olmasi avantajini da kullanarak cok faydali olacaktir..
Olcay'in gol ve asistle baslamasina cok sevindim cunku Besiktasli yazarlar basta olmak uzere neredeyse tum spor medyasi gecen sezonun bitmesiyle beraber Olcay'in bu sezon ilk sezonundaki gol adedine ulasamayacagini israrla belirtip durdular, bu degerli bilgi icin kendilerine tesekkur ediyorum.. Ustundeki bu baskiyi kirmak icin golle baslamasi cok onemliydi, ustune cokta guzel bir asist yapmasi kremasi oldu, ayrica bu sezon gecen seneye oranla sol bekine defansta inanilmaz yardimci oluyor,sadece ikinci golden sonra en az 3 pas arasi yapti sonrasinda yerini Toraman'a birakti.. Bu sezon yine en buyuk gol umitlerimizden.
Son parantez Serdar icin, transfer edildiginde bir cok kisi burun kivirdi fakat macta gosterdigi performansla bos bir adam olmadigini gosterdi, ilk yarida ikiye bir yakalandigi pozisyonda pozisyon bilgisinin ne duzeyde oldugunu gosterdi, hucuma cikislarinda da neredeyse hatasiz oynadi.. Mac sonu roportajini izledim iki kelimeyi bir araya getirip konusabilen nadir yerli oyunculardan, Tolga'da bu konuda dikkatimi cekti, Besiktas hem futbolcu hem de karakter olarak iyi futbolcular secmis.
Lige uc puanla baslamak cok onemliydi, bugun gazetelerde Fernandes'in Benfica'ya gidecegi yaziliyor, bu haberlerin olasi bir yenilgiden sonra ne bicimde yapilcagini dusunun.. Yuksek ihtimal onumuzdeki Tromso macindan da galip olarak ayrilacagiz, takimin galibiyete alismasi cok onemli, daha bu takima Ismail, Holosko, Sezer, Enenramo katilacak, genis bir kadro, iyi bir teknik ekip, akilli bir futbol direktoru neden olmasin dedirtiyor.. son olarak Bilic'in mac sonrasi tek tek Trabzonlu futbolculari tebrik etmesi mest etti desem yeridir.
19 Ağustos 2013 Pazartesi
Derbimator Besiktas
14 Ağustos 2013 Çarşamba
Forvet Araniyor
Son yillarda forvet sikintisi cektigimiz kadar baska hic bir seyden cekmedik, hadi o kadar abartmayalim Yildirim Demiroren faciasindan sonra diyelim. O bolgeye transfer edilen Almeida, Mehmet Akyuz, Bebe, Batuhan, Edu, Mustafa Pektemek, Niang gibi isimler Besiktas formasi agirligini kaldiramadilar.. Filmi biraz geriye sarinca yakin gecmiste Oktay, Ertugrul, Amokachi, Ilhan, Nouma, Ahmet Dursun, Carew, Bobo gibi hic yabana atilmayacak forvetlerimiz oldugunu goruyoruz, bu forvetlerin yaninda bir de hucum gucu yuksek Sifo Mehmet, Sergen, Tumer, Pancu, Tello, Delgado, Yusuf gibi isimler eklendiginde sampiyonlugun geldigini goruyoruz.. Bugun eldeki kadroda ne gonul rahatligiyla ilk onbire tum bir sezon boyunca yazabilcegimiz forvet ne de skor yukunu Forvet oyuncusundan alacak maestromuz mevcut.
Elimizde Almeida, Eneramo, Holosko, Omer Sismanoglu, Mustafa Pektemek gibi bol alternatifli forvet hatti olmasina ragmen hic birisi Besiktas'in direk golcusu olacak ne yeteneklere ne de mental guce sahip.. Bes adet alternatif yerine iki adet "istikrarli bitirici" golcuyu tercih ederdim acikcasi.. Taraftar artik attigi nadir deparlardan sonra baldirini tutan, yuksek hava topu mucadelesinden sonra sahayi bir sekilde sedyeyle terkeden, istedigi ortayi alamayinca oyuna onbes dakika kusen Almeida'dan usandi.. Ustune isteksiz tavirlari ve takima yaydigi negatif elektrik dusunulunce yollar ayrilmasi her iki taraf icin de hayirli olacak gibi..Ben bu yaziyi yazarken kendisine fitik teshisi konmus, Allah hepimize sabir versin, isimiz cok zor. Bugun bir Almeida yerine Gekas'i veya Elmander'i gozum kapali tercih ederim ki bu oyuncularin maliyetleri Almeida'nin aldiginin yaninda amorti kalir. Gekas bosta, yabanci kontenjani acmak icin Elmander'e fellik fellik takim araniyor, ilgililere duyrulur.
24 Temmuz 2013 Çarşamba
Ozledik be Seni
Cikip gelsen ya yeniden, 14 numarayi sirtina gecirsen attigin goller sonrasi dizlerinin ustune cokup ellerinle o Nijerya selamini versen.. Kapalinin onunden akip gitsen, Kara tren gibi ezip gecsen birer birer rakip oyunculari.. "Ozledik seni be Amoachi, hem de cok" demek istiyorum, Ercan Taner tadinda..
18 Temmuz 2013 Perşembe
sezon oncesi kisa kisa
Yonetim
Stad konusu nihayet belli oldu, yeni adresimiz en iyi ihtimalle bir bucuk sene boyunca
Kasimpasa olacak. Secenekler arasindan en zayif halkanin secilmesi yonetim adina bir
eksiyi daha hanelerine yazdirdi. Gelirde buyuk oranda dusus yasanacagi kesin, tek olumlu
tarafi stadin Besiktas semtine yakinligi, bundan boyle cinarli yol yerine istiklal veya tarlabasi
"yine efkarliyim bu gece" diye yanilanacak. Enteresan sahnelerin yasanacagi kesin..
Fikret Orman'in Sezer Ozturk transferini sahsi olarak istemesi kafalarda transferde Onder Ozen ne kadar etkili sorusunu da beraberinde getirdi, ilerleyen donemlerde olasi bir Onder hoca istifasinda akillara Fikret Orman'in bu aciklamalari elbette gelecek.. Transferin maliyeti ve Sezer'in takimin eksik yerine yapilmasi bu demeci biraz yumusatti diyelim. sonucta hepimiz Tabatazede olmus taraftar topluluguyuz.
UEFA'dan kotu haber geldi, herkese gecmis olsun ama bunun sorumlusu elbette mevcut yonetim degil. Gecen secimde iki bin kusur oy almis, soyunma odasini basmanin alasini bilen adam. Her seyden daha kotusu Yildirim Demiroren bugun Besiktas olaganustu secimi olsa Fikret Orman dahil herkese bariz fark atarak baskan secilecek olmasi, bazen tum bunlarin kotu bir ruya oldugunu dusunuyorum.. Neyse ki kendisi suan Turk futbolunu mahvetmekle mesgul, aman diyim nazar degmesin..
Transferler
Omer sismanoglu 24,Gokhan Tore 21, Pedro Franco 22, Sezer Ozturk 28, Serdar Kurtulus 26, Eneramo 28, Gunay Guvenc 22 sirasiyla transferi bitirilen veya borsaya bildirilen oyuncular, yas ortalamasi 24.5 ki hic fena degil, yas ortalamasini yukselten Sezer ve Eneramo'nun kulubeye takviye yapildigini dusunursek gecen sezona gore yas ortalamasi daha dusuk bir Besiktas izleyecegimiz kesin gibi. Fakat isimleri tek tek ele aldigimizda sonuclar ic acici degil.. Omer takiminda 11 oyuncusu degildi potansiyel vaad ediyor, Gokhan takiminda yedekti potansiyel vaad etmesine ragmen kiralik yani diger deyisle gidici, Sezer yedegin yedegi ve bu buyuk takimlar adina son sansi, Pedro takiminin bankosuydu ve gelisime acik, Eneramo 11 oyuncusuydu, gelisimini tamalamis. Serdar'in gidisi cok buyuk bir hataydi.. Gelisimini tamamlamis ve takiminda 11 oyuncusuydu, Gunay Guvenc gelecek vaad ediyor ve gecen sezon toplam 15 maca cikmis.. Ozet gec diyenler icin mevcut transferlerin hic biri bu sene gelip Besiktas'a direkt katki yapacak ya da takimin cehresini degistirecek isimler degil.. Ya da Oguzhan gibi sessiz sedasiz gelip bir anda parlayacak oyuncular da degil ki futbolu iyi takip edenler gecen sene sezon basinda Oguzhan'dan epey umitliydi..
Bunlarin disinda bir de gundemde ki isimler var, Adebayor, Ronaldinho, Tolga ve Sinan basi cekenler.. Adebayor ve Ronaldinho'nun durumu UEFA'dan gelecek habere bagliydi o tren coktan kacti.. Tolga transferi bitti derken yeniden bozuldu arada bes yuz bin avroluk fark var deniyor bu fark muhtemelen halledilip Tolga Besiktasli olacak.. Olmazsa bonservisi elinde olan Sinan transfer edilir.. Tolga bana gore Turkiye'nin en iyi ikinci kalecisi, bir numara Onur Kivrak iki numara Tolga.. Transfer olmasi durumunda Besiktas'in cehresini degistirecek isim olur.. Sinan'in Cenk'ten cok fazlasi olduguna inanmiyorum..
Tum bunlarin disinda transfer gorevi bana verilmis olsaydi bu sezon Alper Potuk veya Hakan Calhanoglu, Onur Kivrak ve Emre Can'i alabiliyorsam alir alamiyorsam her ne olursa olsun kiralar ve transfer sezonunu kapatirdim.. Besiktas futbol takimi yillardir yama yapa yapa bu hale geldi madem takim yeniden yapilaniyor iste size yapilanma.. Bu arada Ali Adnan Kadhim gozume hic fena gelmedi..
Bir de on libero mevzusu var tabii. Bana gore Besiktas'in sah damari, eger burasi kesilirse Besiktas gecen sezon ki gibi 3 attigi maclardan eli cok bos doner.. Hemen hatirlayalim Giunti ve Ernst etkisini hatta fazla uzaga gitmeyelim Cisse.. Tarihin en saasali takimi Quaresmali Guti'li Simaolu Fernandesli takim kevgire dondu on liberosuzluktan... Buraya her ne olursa olsun dunya capinda veya oraya aday ( ona yukarida ornek verdim Emre Can) hemen transferi gerceklesmeli.. Hic teknigine bakilmadan dunyanin en kazma oyuncusu bile olsa cata cat, tekmeye kafa uzatan, top calmada uzman, agresif bir oyuncu lazim.. Melo'nun durumunu bilmiyorum fakat Galatasaray transferinden vazgecerse ilk tercih o olmali..
Slaven Bilic
Cogunluk gibi ben de umutluyum.. Neden olmasin? Taraftarla arasinda ozel bir bag olacagi kesin. Ama eger gercek bir efsane olmak istiyorsa bu takimi once Sampiyonlar ligine sonrasinda yeni stadla beraber sampiyonluga suruklemeli.. Ilk sezonda beklentilerin dusuk tutulmasi gerekiyor, Fenerbahce'nin ilk iki icerisinde bitirmesinde dahil sampiyonlar ligi bileti alinabilecek bir sezonda bu sansi kacirmasi durumunda koltugu tehlikeye girecektir..
Genel
Yeni sezon Inonusuz olacak, son on yilda ha oldu ha olacak derken bu sezon oldu, hayatimda ilk defa onsuz bir sezon bekliyor beni, adres simdiye kadar hep o dunyanin en guzel yeriydi, o guzel esnafin, cinarli yolun, mis gibi kokan bogazin yanibasiydi... Mabedsiz gececek bir yilda sampiyonluk gelir mi? Gelirse ne ala biz gider yine kutlamamizi santiyemizde yapariz, haydi vira bismillah!
22 Mayıs 2013 Çarşamba
Devrim
Beşiktaş yönetiminin, futbolun başına Önder Özen'i getirmesi ciddi bir mesaj değeri taşımaktadır. Bundan sonra futbol takımımızı futbolu bilen, vizyonu geniş, mütevazı ve çalışkan biri olan Önder Özen yönetecek. Kendisinin Hamza Hamzaoğlu için ısrarla sarf ettiği "çalışarak bir yerlere gelebileceğini" düşünen birisidir Önder Özen. Bulunduğu konuma tırnaklarıyla kazıyarak gelmiştir. Yönetimle üç yıllık sözleşme imzalamasına rağmen inandığı şeyi başarmak için önüne on sekiz aylık hedef koyacak kadar hırslı ve kendine güvenen birisi olduğunu göstermiştir. Bugün scout ekibi için kullandığı, bu konuda en çok çalışan biz olacağız demeci beni umutlandırmaya yetmiştir, o anda gözlerinin nasıl parladığını ve buna ne kadar inandığını görmemek için ya kör ya da kötü niyetli olmak gerekir. Basın açıklaması boyunca beni biraz üzen tek ifadesi üç yıl sonunda yeni gelecek ekibe lale devrini yaşatmak istediklerini söylemesiydi, benim buradan anladığım Önder Özen'in futbol takımının başında sadece üç yıl kalmak istediği oldu. Umarım Önder Özen o üçün önüne ya da arkasına bir rakam daha koyar, kendisine güvenim bu kadar sonsuz. Takımın başına Mourinho gelmiş olsa bu kadar sevinmezdim, yuvana hoşgeldin Önder Özen.
10 Ağustos 2012 Cuma
Bir Hatırlatma...
20 Şubat, 2010 tarihinde ilk kez kaleme alınmıştır...
10 Yılda Bu Beşiktaş Bitirilmeli...
Tarih boyunca nerede insanlar varsa orada bir çıkar ilişkisi
olmuştur. Ister ufak bir köy, isterse koca imparatorluklar hep bu ilişki
üzerine varolmuş, ve şu an bile adına modern toplumlar ve devletler
dediğimiz devirdöngüde bile bu çıkar ilişkileri maalesef her zaman var
olmaktadır. Buna ister doğa kanunu deyin, isterseniz büyük balık küçük
balığı yutar deyin. Bu ilişkileri savunacakların elbette elinde, dilinde
binlerce mantıklı açıklamalarıda olacaktır... Onlara inananlar, ve
söylediklerine kananlar buradan sonrasını okumasın...
Nasılki
doğru söyleyeni 9 köyden kovarlar, iste biz Beşiktaş'lılarıda -eğerki
sakıncalı! alışkanlıklarımızı bırakmazsak- köyümüzden, yuvamızdan elbet
kovacaklar yada uzaklaştıracaklardır. Bizim işimiz elbetki Beşiktaş
adının her geçtiği yerde doğru, dürüst ve ilkeli davranışlarla adına ve
şanına yakışan davranışlar sergilemek, gerekirse herşeyimizden feragat
edip Beşiktaş'ımızı yüceltmek uğruna nice fedakarlıklar göstermek ve en
önemliside "kimsenin adamı olmadan" Beşiktaş'ımıza hizmet
etmektir. Işte bu ilkeler doğrultusunda Beşiktaş'a yapılan her hizmet,
aslında bir halk takımı olarak adlandırılan, yani halkın onu kendinden
biri gibi görmesi yada kendini bu olgunun bir parçası olarak görmesi ile
doğrudan ilintili olarak halk için yapılmış bir hizmettir.
Halkın
yanında yer almak her babayiğidin harcı değildir. Halk insanlık
tarihinden bu yana hep yönetilmiş ve prangalar vurularak
köleleştirilmeye çalışılmış, ve hatta çoğu zamanda bu köleleştirilme
düzeninde başarılı bile olunmuştur. Kim yapmıştır bunu? Sermaye ve
paraya tapanlar. Parası ile "Şişko Nuri" gibi her istedigi eşşeği
alacak güce sahip olanlar. Kendi eksik yönlerini gizlemek ve egolarını
tatmin etmek için çoğunluğu hiçe sayanlar... Burada bu kişiler için daha
nice sıfatlar yazılır ama asıl konu bu değil, biz sadede dönelim.
Biz Beşiktaş'lılar her zaman halkın yanında yer aldık, Atatürk ilke ve inkilaplarının
her bir maddesini sonuna kadar özümsemiş olan bir topluluk oluşturduk.
Kah Türkiye Cumhuriyeti dedik, kah asi ruhumuzla devrimler istedik. Hasankeyf'ten, Kapıkule sınırına kadar toplumsal olaylara (yaralara), halkın yararı doğrultusunda karşı çıktık.
Dev enerji lobisine karşı, nükleersiz Türkiye dedik. Vurdumduymaz sağlık yetkililerine ve bu çay içilir diyen bakanlara karşı, karadeniz kanserden ölmesin
dedik. Sanatsız kalan bir milletin, hayat damarlarından birisi kopmuş
demektir diyen ulu önderimiz Atatürk'ün görüşleri doğrultusunda Tiyatrolar yıkılmasın dedik. Teröristlere, ırkçılara, neo-nazilere karşıyız dedik. Dünyanın bir numaralı lobisine sahip olan silah lobisine karşı, Tanka karşı taş, savaşa karşı Beşiktaş dedik. Birbirinden bağımsız ama hepsi birbirinden önemli pek çok konuda hep sesimizi yükselten olduk. Ozon tabaksından çocuk pornosuna, faili meçhullerdende her ne kadar geçenlerde izin verilmeyipde toplatılan pankartımızla Tekel işçilerine ve sorunlarına dikkat çektik. Kısacası "futbol bir ölüm kalım meselesi değildir, aksine çok daha önemlidir"
lafını söyleyen efsanevi Bill Shankly'yi haklı çıkarırcasına hayatımızı
futbolla, futbolmuzuda hayatımızla birleştirerek, halkın yararı için
pek çok meseleye dem vurduk.
Ve tüm bu yaptıklarımızın sonucunda pek çok kuruma, kuruluşa ve onlara bağlı lobilere çomak soktuk.
Insanlarımızı, halkımızı uyandırma gayretinde bulunduk. Ama yoook, bu
çıbanın başı fazla büyüdü. Birşeyler yapılmalı, bu düzen karşıtı olan
düzen bozulmalıydı. Ama nasıl, ama kiminle ne yapıp ne edip buna bir son
verilmeliydi...
Tüm modern savaşlar gibi
Beşiktaş'a açılan savaş öncelikle basın yayın yoluyla açılmıştır.
Rekabet içinde bulunduğu diğer klüplerin benzeri yanlış hamleleri ufak
yazılarla geçiştirilirken, Beşiktaş'ın yaptığı doğru hamleler bile
yanlış gösterilip felaket tellallığı yapılarak ortalık karıştırılmaya ve
bir güvensizlik ortamı yaratılmaya çalışılmıştır. Hatta "i.ne basın bunuda yazın!" tezahuratının dahi sırf bu yüzden Beşiktaş tribünlerinden çıktığına inanıyorum.
Basın
ve yayında gerekli üstünlük ve gerekli manipülasyonlara elveren
mevkiiler ele geçirildikten sonra, bir devleti yıkmanında en kolay kolu
olan taktiğe, yani içerden çökertme çalışmalarına başlanmıstır. Bu
aşamada ne yapılmıştır? Klübün istikrar abidesi olan, her gittiği yerde
halk tarafından saygı ile anılan, hatta ve hatta daha sağken heykeli
bile dikilen saygıdeğer Süleyman Seba'ya gitsin dedirtilerek, klübe
küstürülmesi ve görevini bırakması sağlanmıştır. Yerine gelen Serdar
Bilgili ile önce Beşiktaş'ın ezelden beri en güçlü olduğu yer olan
tribünlerin ve grupların yerleri değiştirilmek istenmiş, bir süreliğine
başarılı bile olunmuş fakat 100.yıldaki başarılı performansın ardından,
101.yıldaki devre arasında operasyonun asıl öldürücü hamlesi başlamış ve
o son düğmeye artık basılmıstır. Henüz o sezonun devre arasında
şimdinin kovulmuş tv yorumcuları tarafından, "bu senenin tadı kalmadı"
gibi laflarla kamuoyu olası bir darbeye ve bu darbenin getireceği
heyecana hazırlanmış, ve artık önlenemez bir çöküşün başlangıcına start
verilmiştir.
Idari olarak yapılan en büyük
darbelerden biride işte bu dönemde gerçekleşen başkanlık değişimi, ve bu
yeni gelen başkanın 6 senede klübü bir şekilde kendine borçlandırması,
onlarca yalandan şişirilmiş transfere ve sözde yatırıma rağmen istenilen
başarı, kimilerinin deyimi ile sadece renkli takımların çok başarısız
ve kötü olduğu bir sezonda gelebilmiş, hemen akabinde ise layık! olduğu yere geri dönüşümü hızlı bir şekilde gerçekleşmiştir.
Bu
dönemde taraftar ile yönetimin arası artık geri dönülemez bir şekilde
açılmış ve ayrılmış olsada, türlü ayak oyunları ile ve hatta kendi
karşısına çıkarttığı sahte bir adayla bile yarışarak kendini yeniden
başkan seçtiren, Şeref'ini bilmeyen ve Hakkı'nı kabul etmeyen bir kişi ile klüp yönetimi ve halk artık tamamen birbirinden soyutlanmıştır.
Son
yıllarda artan maç bileti fiyat artışı ülke ekonomisini ve asgari
ücreti hiçe sayarak bir çığ gibi büyümüş, klüp yönetimi tamamen keyfi
olarak fahiş fiyat uygulamaları ile taraftarları tribünden soğutmayı
kendine bir amaç olarak görmeye başlamıştır. Siyasetin klübe girdiği
yaygarası ile ortalığı karıştıranlar, yine aynı siyaseti ve bu
nufuzlarını kullanarak, kolluk kuvvetlerini emirleri altına almış,
statlara girişte kimlik kontrolleri uygulanmaya başlanmıştır.
Tüm
bu yapılan eziyetlere rağmen, bıkmadan usanmadan soğukta yağmurda,
etinden tırnağından biriktirdiği çoluğunun çocuğunun rızkından keserek
sevdasını izlemeye gelen, ve yolunda gitmediğini düşündüğü şeyi
demokratik bi şekilde dile getirip, yeter diyenler, paralı askerler
tarafından yaşlı, genç, kadın, çoluk çocuk demeden dövülmüş, bunu yaptıranlar ise karşı tribünden olaylara etrafa gülücükler saçarak bakma cüretini kendilerinde görebilmişlerdir.
Artık
bu 10 yıllık operasyonun sonuna gelinmiştir. Ruhu çalınan, gasp edilen,
edilemeyenin ise dayak yoluyla, zorbalıkla yıldırılmaya çalışıldığı,
dolmabahçede Ata'sının hayata gözlerini yumduğu mekandan sadece 50 metre
ötede üzerlerine panzerler ile, biber gazları ile, coplarla
saldırılarak pkk'lılara bile gösterilerinde yapılmayan zulmün insafsızca
uygulandığı taraftar kitlesi, sen, ben, Halk artık bıkmıştır. Halkın
takımının artık yüzüstü bırakılması sportif başarısızlık ilede paralel
oranda artacak ve artık bir iki sene içerisinde, kasası tümden boşalan,
iflas bayrağını çekmiş, tüm malvarlıklarına el konulmuş bir hale
gelecektir. Artık transfer bile yapamaz hale gelecek olan bu klübü, bir
zamanların Vefa, yada Beykoz klüplerinde olduğu gibi orta ve ileri yaş
grubu insanlar desteklemeye devam etsede nesilleri tükendiğinde, bu koca
çınarda onlarla beraber yok olacaktır.
*********************************
Işte
kendi görüşümce üzerimize oynanan oyun budur. Planlı ve programlı bir
imha planı. Her yönü ile, ekonomisi ile, basın yayını ile, polisi ve
jandarması ile, ve hatta kendi başkanı ve yönetimi ile bile bu oyun
oynanmakta ve herkesin gözünün içine baka baka sergilenmektedir.
Bu
oyunu bozacak tek güç taraftırdır, Halktır! Önümüzdeki 3 sene içinde ne
yapıp edip klübe üye olmalı ve bir sonraki seçimlere Aksu'nun sahte
olarak beyan ettiği üyelerin sayısının arttırılmasına sıcak bakan en
uygun ve samimi aday ile yola devam edilmelidir. Hatta böyle bir adaya
bile gereksinim duyulmadan bir üye oylama sistemi kurulmalı, üyelerin
belli konularda bu sistemle klüpteki çeşitli kararları almaları
sağlanmalıdır. Paraya pula da çok ihtyiyaç yoktur. Ziya Doğan'ın dediği
gibi sadece naklen yayın gelirleri ile bile bu çark bir şekilde döner.
Üstelik üye sayısı 1 milyonu bulursa 50 tl yıllık üyelikten senede 50
milyonluk bir gelir bile elde edilebilinir. Varsın bir iki sene takım
adidas giymesin, lescon giysin. 3-4 forma yerine taraftara sadece bir
forma çıksın. Ekstradan formalara harcanan bu para klübe üyelik aidatı
olsun, işte size kaynak... Işi bilen ehil insanlar devralırsa, zaten
şimdilerde bilerek yada şaibeli bir sekilde istenilmediğinden sırtımıza
reklam bile bulamayıp şirin gözükmek için Kızılay'ın ve Mehmetçik
Vakfı'nın reklamları olacağına, bu kuruluşları gazı kaçmış bir içeceğin
yerine pekala göğsümüzü gerecek şekilde tamda kalbimizin orta yerine
kondurabilir, dünyanın en iyi forma üreticilerinide istersek peşimizden
koşturabiliriz.
Yapılacak şeyler aslında o
kadar basit ki, Pele'nin dediği gibi futbol basit bir oyun ama hocalar
işin içine girince hersey toz duman oluyor. Insanlarda aslında belirli
bir paydada buluşabilse ne başkana nede paralı yönetimlere gerek kalır.
Işte bu yüzdendir ki Çarşı'nın A'sı Anarşi logosundan alınmadır. Anarşi
kelimesi bizde ezelden beri teröristle aynı kefeye konsada aslında
tıpkı, monarşi, oligarşi yada cumhuriyet gibi bir yönetim şeklidir.
Anarşinin tek farkı, başkanlara, milletvekillerine ve bunun gibi
mevkiilere inanmamasıdır. Yani insanların kardeşçe bir arada
yaşayabileceği tezidir. Ne zamanki aradan bir lider çıkar işte o zaman
bütün dengeler altüst olur. Işte bizim "A" harfimiz böyle kayıtsız
şartsız bir eşitlik ve özgürlük ilkesine dayandığı için Anarşiden
alınmadır, yoksa sığ görüşlü UEFA delegelerinin bile cahilliklerinden
bağdaştırdıkları terörden degil.
Son olarak
şunu belirtmek isterimki, şu galatasaray derbisine saatler kala böyle
bir yazıyı yazmak elbette zamansız gibi gözüksede, maçın olası üç
ihtimalinden istemediğimiz biri gerçekleşirse, onun üzerine kızgınlıkla
yazılmış bir yazı olduğu belirtilemesin istedim.
Yoksa yarın biz mabedimizde galatasaraya 5 atsak ne olur, 5 yesek ne olur? Asıl tehlikenin farkında olamadıkdan sonra...
22 Temmuz 2012 Pazar
16 Temmuz 2012 Pazartesi
11 Subat 2012 Soru-Yorum Programı
Etiketler:
asvalttaicenler,
besiktas,
fenerbahce,
hukuk,
sike,
zeki demirkubuz
26 Mart 2012 Pazartesi
Bilinmezlik
Biz bilinmezlik kulübüyüz, hep gizem var havalarda.. Portekizli paşaların "ağrıları cozutmuş", oynayamayacaklarmış IBB maçında, sağlık olsun.. Sezon sonunda oturlur konuşulur, ben artık sıkıldım bu tür oyunculardan, bir maç olan diğer maç nedeni bir türlü bilinmeyen veya açıklanmayan sebeplerden ötürü maçı evden bile izledikleri şüpheli olan futbolculardan.. Nostaljiyi seviyoruz hepimiz, 90'lı yılların tadı bambaşkaydı, 2000'lerin başı da öyle.. Başarı desen o da yoktu ama mutluyduk, en azından ben mutluydum. Ilhan, hain ilan edilse de Tümer, bir zamanlar Beşiktaş'ın çocuğu Nihat vs.. çok kaotik değildi, iyi oynarsak yenerdik, kötüysek yenilirdik.. Sakatsan oynamazdın, değilsen sahadaydın..
Fuat Çapa var, gözümüzden kaçan, sezon başında takımı küme düşer denilen takımı play offlara taşıyan.. Genç oyunculara şans tanıyan ya da tanımak zorunda kalan, her neyse, önemli olan o şans tanıdığı gençlere katkıda bulunan, onların gelişiminde önemli rol oynayan.. 4 dil bilen, transfer ettiği yabancı futbolculara Türkçe öğrenme şartı koşan, takım kimyası için türkçe ders verdirten. Taraftarlarıyla sezon öncesi toplantı yapıp onların fikirlerine başvuran, twitterdan maç ile ilgili sorduğun soruyu itinayla cevaplayan, taraftara deger veren.. Carlos Carvalhal'in Türk versiyonu ve gençlere "biraz" daha önem vereni, hem de iyi insan.. Oynattığı futbol mu, 31. hafta oynanan Trabzon maçının son pozisyonu derim, ceza sahasında kaç futbolcu var bir bakın, sonra Beşiktaş'ı getirin aklınıza, bir sezon boyunca o kadar kalabalık gitmiş miyiz diye bir düşünün.. Bir düşünün derim..
16 Mart 2012 Cuma
Kısa Kısa
Tarihimizde yeni bir sayfa açmak üzereyiz.. Gelmiş geçmiş en kötü Başkanı uğurlarken bile kafalarda hala acabalar vardı.. Ya kendi adamlarını yönetime getirirse, ya hibe ettiği parayı hemen isterse, ya geri dönerse gibi onlarca soru işareti yerini yavaşça noktalara bırakıyor.
Demirören'in adamı olarak görülen Yalçın Karadeniz adaylıktan çekildi, hem de hiç anlaşılmayacak şekilde. Seba'nın "söylediklerim yanlış anlaşıldı" demecinden bir gün sonra yarıştan çekildiğini açıkladı Karadeniz. Peki neden Seba daha ilk bu söylentiler çıktığında, Karadeniz başkanlığa "mecburen" aday olduğunda, durun ben kimseyi işaret etmiyorum demedi? Serdar Adalı bu sebepten çekilmedi mi? ibrahim Altinsay'ın yönetime talip olmak için çalışmalarını yaptıktan sonra çekilmesi vs. hep karanlık noktalar..
Yeni başkan şu saatten sonra Fikret Orman'dır. Aralarındaki en makul açıklamaları yapan da oydu zaten. Bugün söylediklerini tekrar yinelemiş, küçülme politikasından, altyapıya vereceği öneme, kulübün gelirlerini arttırmasına kadar taraftarların büyük çoğunluğunun duymak istediği şeyleri..
Umarım Metin Tekin ya da Mustafa Denizli gibi akil bir adam sportif direktörlüğün başına getirilir.. Bu düzene Türkiye'de en çabuk uyum sağlayacak kulüp Beşiktaş'tır, hem gelenekleriyle hem de geçmişiyle buna en uygun kulüp gibi gözüküyor..
Carvalhal'in insanlığı hakkında daha önce çok yazdık burada, çoğunluk gibi ben de çok sempatik buluyorum, açıklamaları çok içten ve dürüst, yerli futbolcuların onu sevmesi önemli bir işaret fakat "teknik direktörlük" kısmında hala eksiklikleri var.. Bana göre en büyük eksikliği genç oyuncuları takıma kazandırmak, onların gelişimine katkı sağlamaktır.. Bu sezon henüz kadromuzdaki genç oyuncuların gelişiminden memnun olan bir kişi görmedim. A2 oyuncuları ve sezon başında transfer edilen genç oyuncuların hiç birisini izleme şansı dahi bulamadık. Tüm bunların üzerine Fikret Orman'ın radikal kararlarını göz önüne aldığımızda bir biriyle hiç alakası olmayan iki ayrı mantaliteyi görüyoruz.
Beşiktaş'ın Fikret Orman yönetimi ile gençlere önem veren, onların gelişimine katkıda bulunan, günlük değil gelecek adına adımlar atan, oyuncudan maksimum verim alan bir teknik direktöre ihtiyacı vardır. Malesef ki bu teknik adam ne Carvalhal ne de Tayfur Havutçu.. Lucescu, Şenol Güneş tarzı ya da Ersun Yanal gibi bir teknik adamla bu ilk adımları atabiliriz.. Ve bana göre Beşiktaş'ın öyle çok takviyeye ihtiyacı olan bir kadrosu yok. Üstüne değerlenebilecek bir kadro mevcut..
A2 takımında en az 3 oyuncu (Muhammed, Erkut, Ali ihsan, Sezer, Atınç)önümüzdeki sezon ciddi anlamda rotasyona aday oyuncular.. Mehmet Akyüz, Burak Kaplan, Julio Alves hala kinder süpriz yumurta.. Sivok'la anlaşılırsa defansta sorun yok.. Hilbert'e rağmen hala bek sorunu mevcut. Rüştü emekli olur, Cenk'in tecrübeye ve biraz "aşırı güvenini kaybetmesine gerek var".. Fernandes'e Tottenham 17 milyon euro veriyor diyorlar, allah bereket versin deyip kulüp transfer rekor satışını gerçekleştirmek elzem olur.. Oradan gelecek paranın cüzi bir miktarıyla Alper Potuk fena olmaz.. Ernst yaşlandı artık rotasyona girer, Aurelio'nun sözleşmesi sezon sonu bitiyor, o da jübilesini yapar zaten.. Necip'in cevherini göstermesi gerekecek artık.. Quaresma'yı aldığımız paraya katara göndersek Emrah Başsan (90. dakikada yenik durumdayken çatala frikik gönderen çocuktan iş çıkar) transferi ucuza kapatılır.. Hiç mantıklı gelmese de Almeida'nın hala piyasası var, o gitsin Bobo'nun genci bulunsun, mümkünse Afrika kıtasından.. Muhammed'i artık Inönüde ara pası atarken görelim.. Avrupa şampiyonasında Portekizlilerin göstereceği performans bonservislerini tavan yaprtırma ihtimali de bulunuyor..
Bu sezon bizim için bitti sayılır, son umudumuz avrupaydı o da kapandı zaten, fakat 3 yıl sonra Yurda dönüş yapacak olmam ve Beşiktaş'a hasret kalmam içimdeki Beşiktaş aşkını daha da alevlendirdi, hayırlısıyla Play Off maçlarında orada olacağım.. Tüm bunların üstüne Demiören'in gitmiş olması ayrı bir sevinç kaynağı elbette.. Play Off'larda görüşmek üzere Besiktaşım.
8 Mart 2012 Perşembe
Atletico Öncesi
Elbetteki üstad Cartalete'nin eline su bile dökemeyiz ama şu maç öncesi bende elimden geldiği kadar bir maç öncesi yazısı yazmak istedim.
Öncelikle şunu belirtmekte fayda olacakki hepimizin bildiği gibi bu eşleşmenin sonucu ne olursa olsun kazanan taraf Gestifute, yana Mendes olacak. Olayın bu boyutuna baktığımızda değerine değer katacak olan taraf olmak dileğiyle diyerek hemen diziliş tahminlerine ve taktiksel düşüncelerimize atlayalım.
Madrid'teki Beşiktaş muhabirlerinden Fatih Doğan'a göre, yarınki ilk 11 hemen hemen şu şekilde olacakmış; Cenk, Toraman, Sivok, Egemen, Veli, Q7, Ernst, Fernandes, Necip, Simao ve Pektemek.
Kadroda Almeida'nın sakatlığından dolayı Pektemek'in ilk 11 olacağı öngörülüyor, ki aslında bu beklenen bir durumdu. Sürpriz olan ise Veli'nin sol bekte oynayacak olması. Veli için maçın başları çok önemli olacaktır, iyi bir başlangıç yaparsa, devamı da gelir diye düşünüyorum. En azından hücumu seven bir yapısı olması beni biraz umutlandırıyor doğrusu. Stoperden bozma bir bek yerine, orta sahadan bozma bir beki yeğlerim, hiç olmazsa dan dun uzun top oynayacağına topu daha pozitif anlamda kullanabileceğini öngörebiliriz. Egemenin son bir efor testinden geçtiği ve başarılı olduğu için ilk 11'de formayı kaptığını belirtmekte fayda var. Her zamanki bildiğimiz Egemen olsun yeter. Sivok da özlemiştir zaten kendisini. Geri dörtlüde benim derdim, beklere yardım etmeyen Q7 ve Simaoda, ve bundan en çok etkilenen belkide takımın şu anki zayıf halkası diyebileceğimiz Toraman. Doğrusunu isterseniz, her ne kadar Ekrem'e çok kızsakda, ters kademe hatalarıyla delirsekde, havadan gelen hiç bir topu alamamasıyla köpürsekde bu çocuk hiç olmazsa çabukluğu ile Toramandan daha faydalı işler yapabilir diye düşünüyorum. Hiç olmazsa rakibin hızlı verkaçlarında Toraman gibi sağ kulvarı yol geçen hanına çevirmez herhalde...
Eşleşmelerin en önemli bölümü aslında ortasahalarda yatıyor. Ernstin, alıştığı gibi Veli ile değil, şu an biraz daha titrek olan Necip ile bu işi kotarması gerekecek. Öyleki, onların performansı Fernandes'in biraz daha rahatlamasına ve top kontrolü bizdeyken oyunu daha iyi bir şekilde yönlendirmesine olanak sağlayacaktır. Kısacası hayatlarının oyununu oynamaları lazım diyebiliriz. Tıpkı kendilerinden çok şey beklediğimiz, amma ve lakin karşılığını pek göremediğimiz Quaresma ve Simao gibi. Simao için şüphesiz çok değisik maç serileri olacak, özelliklede ilk maçtaki psikolojik durumunu gözönünde bulundurmak gerek. Ben olsam onu bu maçta ilk 11'de düşünmez yerine ileride Pektemek'i ikileyecek, Edu yada Holoskoyu düşünürdüm. Üstelik Pektemek sırtı dönük oyunu gün geçtikçe Almeidadan daha iyi kotarmaya başlasada şu denklemde ileride yalnızları oynayacağı aşikar, ve bu yalnızlıkta, yanına yaklaşabilecek bir tek Q7 olacak ki onunda ne kadar paylaşımcı? biri olduğunu belirtmeme gerek yok sanırım...
Duran toplar elbetteki yine en büyük silahımız olacak. Bunun yanında yedek klubesinin önemi ve Carvalhal'in şu maçtaki müdahale performansı çok şeye gebe gibi gözüküyor. Umarız doğru müdahalelerle o da kendini bir kez daha ispatlamış olur.
Psikolojik etkenlerden bahsedecek olursak ortada ne bir başkanın nede somut bir adayın olmamasına ek olarak finansal durumdan ötürüde camiada ufaktan bir panik havası hakim gibi. Mutlak suretle bu oyuncuların kafasını da kurcalıyordur. Öte yandan Serdar Adalının da kafile ile beraber Madride gitmesi ve bir nevi yalnız değilsiniz mesajı veriyor olması pozitif bir etken olabilir. Diğer yandan klübü terketmek isteyen ve kendilerini göstermek isteyen ismi lazım değil çeteninde performanslarını en üst düseyde tutmaya çalışacakları da aşikar. Bugün Schuster ve Gutinin de son idmanı ziyaret etmeside moral motivasyon olarak elbetteki pozitif olarak etki yapmıştır. Keza Bebe'nin bile idmana katılması, herkesin ne kadarda kendini göstermek istediğinin bir kanıtı olsa gerek.
Madalyonun diger kısmında da Atletico tarafı var tabiki. Diego Simeone'nin öğrencileri sezona hiç de iyi başlamamalarına rağmen gelen hoca değişiklikleri ve yeni transferlerin takıma oturmasıyla şu an İspanyada en iyi top oynayan 4 takım arasında kendilerine yer bulmuş durumdalar. Puan tablosu bunu göstermese de ilk yarıda yaşadıkları kayıpların telafisini iki üç seri galibiyetle kapatabilecek durumdalar. Son 5 maçlarındaki tek yenilgileri Barcelona karşısında ve o maçtaki performanslarını da çok yakından gördük. Geçen haftaki Sevilla beraberliğinde sahaya sürülen yedek ağırlıklı kadro, birazda Beşiktaş maçına bir hayli önem verdiklerini gösteriyor. Diego ve Arda'nın olmaması ne kadar pozitif bir etki sağlayacak göreceğiz. Falcao'ya gelen pasları engelleyebilirsek ve o kanalları tıkayabilirsek bu tura ortak olmamamız için hiç bir neden yok diye düşünüyorum.
Evlerinde şu ana kadar hiç yenilgisi olmayan, bu kupada tek yenilgilerini deplasmanda Udinese karşısında almış olan bir Atletico'dan bahsediyoruz. Tabikide rakibi gereğinden fazla büyütmek gibi bir gafletin içinde olmamalıyız ama Braga deplasmanındaki gibi bir mentalite ile maça başlarsak halimiz nice olur gibi geliyor. Orta sahayı ele geçirmeye çalışan, fizik gücünü maksimum seviyede tutabilecek bir anlayışa sahip olmamız gerekiyor. Bu durumda Carvalhal'in taktiksel becerisi ve kenardan müahalelerinin önemi bir hayli fazla. Ben her şeye rağmen, tek forvetli bir sistemin bizi pek bir yere götüreceğini düşünmüyorum, Pektemeğin yanına en azından mücadele gücü yüksek bir Edu'nun monte edilmesi gerekir diye eklemede bulunuyorum.
Bir taraftar olarak beklentim ise yarınki sonuç ne olursa olsun, sahada yüreğini ortaya koyan topçularımızı görmek. Umarım şu buhranlı günlerden birazcıkda olsa ferahlayacağımız günlere yatay geçiş yapacağımız bir seri olur. Bol şanslar Beşiktaşım...
26 Şubat 2012 Pazar
Keser döner sap döner;
Gün gelir hesap döner...
Ya da bir başka deyişle, alma mazlumun ahını, çıkar aheste aheste de diyebiliriz... Cehennemin dibine kadar değil ama amatör kümelerin dibine kadar yolunuz olur inşallah...
9 Şubat 2012 Perşembe
Kaybedenler
Takımın puan kaybettiğinde üzül(e)miyorsan hatta bir kaos içine sürüklenebileceğimiz ihtimali sana bir umut vadediyorsa sen kaybetmişsin zaten arkadaş. Beşiktaş'ın maçları artık sahada değil tribünde, kongrede, sokakta, Yeni açıkta, Eski açıkta, saha dışında her yerde.. Bu takım kaybettiğinde üzülelim istiyoruz, kazandığında sevinmek, yastığa başımız koyduğumuzda mutluluktan uyuyamamak.. Play Off a gitmeyelim hatta Avrupadan men edilelim, geleck beş yıl şampiyon da olmayalım ama bizleri bu karamsarlığa iten adam ve adamları bu kulübün yakasını bıraksın artık.. Sahada kendini Beşiktaş'tan büyük görenler değilde, Beşiktaş aşkıyla yanan çocuklarımız oynasın, öyle kaybedelim yine şampiyonlukları.. gol kaçırdığımızda masalara vuracak, gol attığımızda derinden bir yerlerden bağıracak, golü yediğimizde kahrolacak kadar tutkuyla izleyelim yine maçları.. Istediğimiz çok şey değil.. Bu taraftar sizden fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür yönetimler ister.
2 Şubat 2012 Perşembe
Armayı Öpen Quaresma
Bursa deplasmanından sonra Carvalhal'e Quaresma'nın gördüğü kırmızı kart için ceza alıp almayacağı sorulmuştu, Carvalhal'de Quaresma'nın gördüğü kartların "ağır" oluğunu belirtip bir cezaya gerek duyulmadığını söylemişti. Pozisyonları hatırlamayanlar şuradan bakabilirler. Quaresma iki kez kırmızı kart göreceği yerde iki sarıdan atılmıştı.. O gün verilmeyen ceza işte bugünlerde karşınıza çıkıyor, bu karşılaşmadan sonra Carvalhal'in ve yönetimin tutumunu merak ediyorum.. Üstelik bu kez Quaresma armayı öpmeyi de unuttu..
Beşiktaş klasik olarak rakiplerinin puan kaybettiği haftada maçı kaybetti, aksi düşünülemezdi zaten. Sivok'a da verilen gözdağı baya işe yaramış gözüküyor, şampiyonluk kaçtı denebilir. Haftaya aynı tutarlılığı Fenerbahçe maçında da bekliyorum. Sivok, Bobo yok pahasına gitsinler yerlerine Almeida, Quaresma gibi dünya yıldızları gelsin, diyecek başka lafım yok hakim bey.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)