26 Mart 2012 Pazartesi

Bilinmezlik


Biz bilinmezlik kulübüyüz, hep gizem var havalarda.. Portekizli paşaların "ağrıları cozutmuş", oynayamayacaklarmış IBB maçında, sağlık olsun.. Sezon sonunda oturlur konuşulur, ben artık sıkıldım bu tür oyunculardan, bir maç olan diğer maç nedeni bir türlü bilinmeyen veya açıklanmayan sebeplerden ötürü maçı evden bile izledikleri şüpheli olan futbolculardan.. Nostaljiyi seviyoruz hepimiz, 90'lı yılların tadı bambaşkaydı, 2000'lerin başı da öyle.. Başarı desen o da yoktu ama mutluyduk, en azından ben mutluydum. Ilhan, hain ilan edilse de Tümer, bir zamanlar Beşiktaş'ın çocuğu Nihat vs.. çok kaotik değildi, iyi oynarsak yenerdik, kötüysek yenilirdik.. Sakatsan oynamazdın, değilsen sahadaydın..

Fuat Çapa var, gözümüzden kaçan, sezon başında takımı küme düşer denilen takımı play offlara taşıyan.. Genç oyunculara şans tanıyan ya da tanımak zorunda kalan, her neyse, önemli olan o şans tanıdığı gençlere katkıda bulunan, onların gelişiminde önemli rol oynayan.. 4 dil bilen, transfer ettiği yabancı futbolculara Türkçe öğrenme şartı koşan, takım kimyası için türkçe ders verdirten. Taraftarlarıyla sezon öncesi toplantı yapıp onların fikirlerine başvuran, twitterdan maç ile ilgili sorduğun soruyu itinayla cevaplayan, taraftara deger veren.. Carlos Carvalhal'in Türk versiyonu ve gençlere "biraz" daha önem vereni, hem de iyi insan.. Oynattığı futbol mu, 31. hafta oynanan Trabzon maçının son pozisyonu derim, ceza sahasında kaç futbolcu var bir bakın, sonra Beşiktaş'ı getirin aklınıza, bir sezon boyunca o kadar kalabalık gitmiş miyiz diye bir düşünün.. Bir düşünün derim..

16 Mart 2012 Cuma

Kısa Kısa


Tarihimizde yeni bir sayfa açmak üzereyiz.. Gelmiş geçmiş en kötü Başkanı uğurlarken bile kafalarda hala acabalar vardı.. Ya kendi adamlarını yönetime getirirse, ya hibe ettiği parayı hemen isterse, ya geri dönerse gibi onlarca soru işareti yerini yavaşça noktalara bırakıyor.

Demirören'in adamı olarak görülen Yalçın Karadeniz adaylıktan çekildi, hem de hiç anlaşılmayacak şekilde. Seba'nın "söylediklerim yanlış anlaşıldı" demecinden bir gün sonra yarıştan çekildiğini açıkladı Karadeniz. Peki neden Seba daha ilk bu söylentiler çıktığında, Karadeniz başkanlığa "mecburen" aday olduğunda, durun ben kimseyi işaret etmiyorum demedi? Serdar Adalı bu sebepten çekilmedi mi? ibrahim Altinsay'ın yönetime talip olmak için çalışmalarını yaptıktan sonra çekilmesi vs. hep karanlık noktalar..

Yeni başkan şu saatten sonra Fikret Orman'dır. Aralarındaki en makul açıklamaları yapan da oydu zaten. Bugün söylediklerini tekrar yinelemiş, küçülme politikasından, altyapıya vereceği öneme, kulübün gelirlerini arttırmasına kadar taraftarların büyük çoğunluğunun duymak istediği şeyleri..

Umarım Metin Tekin ya da Mustafa Denizli gibi akil bir adam sportif direktörlüğün başına getirilir.. Bu düzene Türkiye'de en çabuk uyum sağlayacak kulüp Beşiktaş'tır, hem gelenekleriyle hem de geçmişiyle buna en uygun kulüp gibi gözüküyor..

Carvalhal'in insanlığı hakkında daha önce çok yazdık burada, çoğunluk gibi ben de çok sempatik buluyorum, açıklamaları çok içten ve dürüst, yerli futbolcuların onu sevmesi önemli bir işaret fakat "teknik direktörlük" kısmında hala eksiklikleri var.. Bana göre en büyük eksikliği genç oyuncuları takıma kazandırmak, onların gelişimine katkı sağlamaktır.. Bu sezon henüz kadromuzdaki genç oyuncuların gelişiminden memnun olan bir kişi görmedim. A2 oyuncuları ve sezon başında transfer edilen genç oyuncuların hiç birisini izleme şansı dahi bulamadık. Tüm bunların üzerine Fikret Orman'ın radikal kararlarını göz önüne aldığımızda bir biriyle hiç alakası olmayan iki ayrı mantaliteyi görüyoruz.

Beşiktaş'ın Fikret Orman yönetimi ile gençlere önem veren, onların gelişimine katkıda bulunan, günlük değil gelecek adına adımlar atan, oyuncudan maksimum verim alan bir teknik direktöre ihtiyacı vardır. Malesef ki bu teknik adam ne Carvalhal ne de Tayfur Havutçu.. Lucescu, Şenol Güneş tarzı ya da Ersun Yanal gibi bir teknik adamla bu ilk adımları atabiliriz.. Ve bana göre Beşiktaş'ın öyle çok takviyeye ihtiyacı olan bir kadrosu yok. Üstüne değerlenebilecek bir kadro mevcut..

A2 takımında en az 3 oyuncu (Muhammed, Erkut, Ali ihsan, Sezer, Atınç)önümüzdeki sezon ciddi anlamda rotasyona aday oyuncular.. Mehmet Akyüz, Burak Kaplan, Julio Alves hala kinder süpriz yumurta.. Sivok'la anlaşılırsa defansta sorun yok.. Hilbert'e rağmen hala bek sorunu mevcut. Rüştü emekli olur, Cenk'in tecrübeye ve biraz "aşırı güvenini kaybetmesine gerek var".. Fernandes'e Tottenham 17 milyon euro veriyor diyorlar, allah bereket versin deyip kulüp transfer rekor satışını gerçekleştirmek elzem olur.. Oradan gelecek paranın cüzi bir miktarıyla Alper Potuk fena olmaz.. Ernst yaşlandı artık rotasyona girer, Aurelio'nun sözleşmesi sezon sonu bitiyor, o da jübilesini yapar zaten.. Necip'in cevherini göstermesi gerekecek artık.. Quaresma'yı aldığımız paraya katara göndersek Emrah Başsan (90. dakikada yenik durumdayken çatala frikik gönderen çocuktan iş çıkar) transferi ucuza kapatılır.. Hiç mantıklı gelmese de Almeida'nın hala piyasası var, o gitsin Bobo'nun genci bulunsun, mümkünse Afrika kıtasından.. Muhammed'i artık Inönüde ara pası atarken görelim.. Avrupa şampiyonasında Portekizlilerin göstereceği performans bonservislerini tavan yaprtırma ihtimali de bulunuyor..

Bu sezon bizim için bitti sayılır, son umudumuz avrupaydı o da kapandı zaten, fakat 3 yıl sonra Yurda dönüş yapacak olmam ve Beşiktaş'a hasret kalmam içimdeki Beşiktaş aşkını daha da alevlendirdi, hayırlısıyla Play Off maçlarında orada olacağım.. Tüm bunların üstüne Demiören'in gitmiş olması ayrı bir sevinç kaynağı elbette.. Play Off'larda görüşmek üzere Besiktaşım.

8 Mart 2012 Perşembe

Atletico Öncesi



Elbetteki üstad Cartalete'nin eline su bile dökemeyiz ama şu maç öncesi bende elimden geldiği kadar bir maç öncesi yazısı yazmak istedim.

Öncelikle şunu belirtmekte fayda olacakki hepimizin bildiği gibi bu eşleşmenin sonucu ne olursa olsun kazanan taraf Gestifute, yana Mendes olacak. Olayın bu boyutuna baktığımızda değerine değer katacak olan taraf olmak dileğiyle diyerek hemen diziliş tahminlerine ve taktiksel düşüncelerimize atlayalım.

Madrid'teki Beşiktaş muhabirlerinden Fatih Doğan'a göre, yarınki ilk 11 hemen hemen şu şekilde olacakmış; Cenk, Toraman, Sivok, Egemen, Veli, Q7, Ernst, Fernandes, Necip, Simao ve Pektemek.

Kadroda Almeida'nın sakatlığından dolayı Pektemek'in ilk 11 olacağı öngörülüyor, ki aslında bu beklenen bir durumdu. Sürpriz olan ise Veli'nin sol bekte oynayacak olması. Veli için maçın başları çok önemli olacaktır, iyi bir başlangıç yaparsa, devamı da gelir diye düşünüyorum. En azından hücumu seven bir yapısı olması beni biraz umutlandırıyor doğrusu. Stoperden bozma bir bek yerine, orta sahadan bozma bir beki yeğlerim, hiç olmazsa dan dun uzun top oynayacağına topu daha pozitif anlamda kullanabileceğini öngörebiliriz. Egemenin son bir efor testinden geçtiği ve başarılı olduğu için ilk 11'de formayı kaptığını belirtmekte fayda var. Her zamanki bildiğimiz Egemen olsun yeter. Sivok da özlemiştir zaten kendisini. Geri dörtlüde benim derdim, beklere yardım etmeyen Q7 ve Simaoda, ve bundan en çok etkilenen belkide takımın şu anki zayıf halkası diyebileceğimiz Toraman. Doğrusunu isterseniz, her ne kadar Ekrem'e çok kızsakda, ters kademe hatalarıyla delirsekde, havadan gelen hiç bir topu alamamasıyla köpürsekde bu çocuk hiç olmazsa çabukluğu ile Toramandan daha faydalı işler yapabilir diye düşünüyorum. Hiç olmazsa rakibin hızlı verkaçlarında Toraman gibi sağ kulvarı yol geçen hanına çevirmez herhalde...

Eşleşmelerin en önemli bölümü aslında ortasahalarda yatıyor. Ernstin, alıştığı gibi Veli ile değil, şu an biraz daha titrek olan Necip ile bu işi kotarması gerekecek. Öyleki, onların performansı Fernandes'in biraz daha rahatlamasına ve top kontrolü bizdeyken oyunu daha iyi bir şekilde yönlendirmesine olanak sağlayacaktır. Kısacası hayatlarının oyununu oynamaları lazım diyebiliriz. Tıpkı kendilerinden çok şey beklediğimiz, amma ve lakin karşılığını pek göremediğimiz Quaresma ve Simao gibi. Simao için şüphesiz çok değisik maç serileri olacak, özelliklede ilk maçtaki psikolojik durumunu gözönünde bulundurmak gerek. Ben olsam onu bu maçta ilk 11'de düşünmez yerine ileride Pektemek'i ikileyecek, Edu yada Holoskoyu düşünürdüm. Üstelik Pektemek sırtı dönük oyunu gün geçtikçe Almeidadan daha iyi kotarmaya başlasada şu denklemde ileride yalnızları oynayacağı aşikar, ve bu yalnızlıkta, yanına yaklaşabilecek bir tek Q7 olacak ki onunda ne kadar paylaşımcı? biri olduğunu belirtmeme gerek yok sanırım...



Duran toplar elbetteki yine en büyük silahımız olacak. Bunun yanında yedek klubesinin önemi ve Carvalhal'in şu maçtaki müdahale performansı çok şeye gebe gibi gözüküyor. Umarız doğru müdahalelerle o da kendini bir kez daha ispatlamış olur.

Psikolojik etkenlerden bahsedecek olursak ortada ne bir başkanın nede somut bir adayın olmamasına ek olarak finansal durumdan ötürüde camiada ufaktan bir panik havası hakim gibi. Mutlak suretle bu oyuncuların kafasını da kurcalıyordur. Öte yandan Serdar Adalının da kafile ile beraber Madride gitmesi ve bir nevi yalnız değilsiniz mesajı veriyor olması pozitif bir etken olabilir. Diğer yandan klübü terketmek isteyen ve kendilerini göstermek isteyen ismi lazım değil çeteninde performanslarını en üst düseyde tutmaya çalışacakları da aşikar. Bugün Schuster ve Gutinin de son idmanı ziyaret etmeside moral motivasyon olarak elbetteki pozitif olarak etki yapmıştır. Keza Bebe'nin bile idmana katılması, herkesin ne kadarda kendini göstermek istediğinin bir kanıtı olsa gerek.



Madalyonun diger kısmında da Atletico tarafı var tabiki. Diego Simeone'nin öğrencileri sezona hiç de iyi başlamamalarına rağmen gelen hoca değişiklikleri ve yeni transferlerin takıma oturmasıyla şu an İspanyada en iyi top oynayan 4 takım arasında kendilerine yer bulmuş durumdalar. Puan tablosu bunu göstermese de ilk yarıda yaşadıkları kayıpların telafisini iki üç seri galibiyetle kapatabilecek durumdalar. Son 5 maçlarındaki tek yenilgileri Barcelona karşısında ve o maçtaki performanslarını da çok yakından gördük. Geçen haftaki Sevilla beraberliğinde sahaya sürülen yedek ağırlıklı kadro, birazda Beşiktaş maçına bir hayli önem verdiklerini gösteriyor. Diego ve Arda'nın olmaması ne kadar pozitif bir etki sağlayacak göreceğiz. Falcao'ya gelen pasları engelleyebilirsek ve o kanalları tıkayabilirsek bu tura ortak olmamamız için hiç bir neden yok diye düşünüyorum.

Evlerinde şu ana kadar hiç yenilgisi olmayan, bu kupada tek yenilgilerini deplasmanda Udinese karşısında almış olan bir Atletico'dan bahsediyoruz. Tabikide rakibi gereğinden fazla büyütmek gibi bir gafletin içinde olmamalıyız ama Braga deplasmanındaki gibi bir mentalite ile maça başlarsak halimiz nice olur gibi geliyor. Orta sahayı ele geçirmeye çalışan, fizik gücünü maksimum seviyede tutabilecek bir anlayışa sahip olmamız gerekiyor. Bu durumda Carvalhal'in taktiksel becerisi ve kenardan müahalelerinin önemi bir hayli fazla. Ben her şeye rağmen, tek forvetli bir sistemin bizi pek bir yere götüreceğini düşünmüyorum, Pektemeğin yanına en azından mücadele gücü yüksek bir Edu'nun monte edilmesi gerekir diye eklemede bulunuyorum.

Bir taraftar olarak beklentim ise yarınki sonuç ne olursa olsun, sahada yüreğini ortaya koyan topçularımızı görmek. Umarım şu buhranlı günlerden birazcıkda olsa ferahlayacağımız günlere yatay geçiş yapacağımız bir seri olur. Bol şanslar Beşiktaşım...